ÇORUM HABER’in Kurucusu, Başyazarı, Şirket Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü, Çorum Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı Mehmet Yolyapar, enflasyonu kontrol altına alma adına tüm yükün yoksul kesimlerin üzerine yüklendiğini belirterek, “Üreten, istihdam ve ihracat sağlayan reel sektörün daha da fazla desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Buna karşılık, oturduğu yerden, hiç emek vermeden öyle çok kazanan ve inanılmaz servetlere sahip olanlar var ki, işte o kazançların vergilendirilmesi gerektiğine inanıyorum.” diye konuştu.
“GEÇİM SIKINTISI KÂBUSA DÖNÜŞTÜ”
Umut Radyo’da Meltem Danışman Çınar’la birlikte hazırlayıp sundukları “Çorum Güncesi” programında , ara zam yapılmayan asgari ücretlilerin çok zor durumda olduklarını, hayat pahalılığı altında ezilen emeklilerin ise deyimin tam anlamıyla yerlerde süründüklerini ifade eden Yolyapar, “Toplanan vergilerin yüzde 68’i dolaylı vergi. Kurumlar veya gelir vergisi toplamı ise yüzde 32. Bunun da büyük kısmının, kamu çalışanlarından kaynağında kesilen vergiler olduğunu biliyoruz” diyerek şunları söyledi:
“Bu ülkede maalesef fakirden alıp zengine kaynak aktaran bir sistem var. Enflasyonu kontrol altına almanın tüm yükü de fakir-fukaranın üzerine yüklenmiş durumda. Bunu derken, üreten kesimi, sanayici ve iş insanlarını kastetmiyorum. Onların daha da fazla desteklenmesi gerektiğine inanıyorum. Ama, sosyal medyada paylaşılan bir adisyon elimde. Yalıkavak’ta bir restoranda 20 kişi yemek yiyor, gelen hesap 1 milyon 115 bin 510 lira. Böyle bir hesabı ancak ve ancak havadan para kazanan birileri ödeyebilir. Ülkenin en büyük sanayicisi veya iş insanı da olsa ödeyemez, ödemez.”
“NEDEN BU HALE GELDİĞİMİZİ SORGULAMAYACAK MIYIZ?”
“Hep söylüyorum, 2018’deki Rahip Brunson krizinde, ülkemiz yok yere büyük darbe yedi. O süreçte, doları baskılayabilmek adına 128 milyar dolar arka kapıdan satılıp Merkez Bankası’nın rezervleri eksiye düşürüldü. 2021 sonlarında ise ‘Nas’ denilerek, ekonomi bilimine ters kararlarla ekonomi dibe vurduruldu. Kur korumalı mevduat uygulaması, yoksul kesimlerin cebinden bankada parası olanlara kaynak aktarmaktan başka bir anlam taşımıyordu.”
“IMF programını uyguluyor olsaydık, şu anda yapılanlardan farklı bir şey öngörülmezdi. Halkın boğazını sıkarak enflasyonu frenlemek, maalesef en acımasız yöntem. Yüzde 25’lik enflasyon farkı daha emeklinin cebine girmeden elektriğe yüzde 38 zam geldi. Zincirleme bütün fiyatlar artacak. Oysa, ülke ekonomisini rahatlatmanın yolu, demokrasi, hukuk, adalet, insan hakları karnemizi düzelterek dünyada itibar kazanmamızdan geçiyor. Şimdi, kısa vadeli kâr için gelen yabancı paralar, ancak o zaman köklü yatırımlar için gelmeye başlayabilir.”
“VAHŞİ KAPİTALİZMİN TAŞLARI DÖŞENDİ”
Duayen gazeteci Mehmet Yolyapar, Meltem Danışman Çınar’ın sorusu üzerine, Çorum olaylarında hayatını kaybeden hemşehrilerinin acısını daima yüreğinde taşıdığını da belirterek, “Neoliberalizm adı altında vahşi kapitalizmin taşları 1970’li yıllardan itibaren döşenmeye başlamıştı. 12 Mart 1971 muhtırası verildiğinde ben Çorum Ekspres gazetesinde muhabirdim ve Atatürk ilkeleri adına muhtıra verildiğini zannetmiştim. Kısa sürede görüldü ki, asıl amaçlanan anti-emperyalist uyanışı boğmaktı. Çorum, Kahramanmaraş gibi olaylar da 12 Eylül’e gerekçe oluşturma adına tezgâhlanmıştı. Maalesef bunları sonradan farkettik. Bugün sağda olsun solda olsun, sağduyulu pek çok insan, yanıltıldığını, hatta kullanıldığını itiraf ediyor.” diye değerlendirme yaptı.
“HOBİ BAHÇELERİ: KIRK KATIR MI KIRK SATIR MI?”
Belediye Başkanı Dr. Halil İbrahim Aşgın’ın bir önceki “Çorum Güncesi Özel” programında gündeme getirdiği “hobi bahçeleri” konusunu açan Meltem Danışman Çınar, bu konuda Yolyapar’ın ne düşündüğünü sordu. İnsanların, toprakla uğraşabileceği, soğan, domates, maydanoz ekebileceği küçük bir bahçeye sahip olma isteğini saygıyla karşıladığını belirten Mehmet Yolyapar, görüşünü şöyle açıkladı:
“Küresel iklim krizi, bütün ürkütücülüğü ile kendini hissettirmeye başladı. Hatta, Tarım Bakanlığımızın, Anadolu’da, suya en az ihtiyaç duyulacak ürünlerin ekimi konusunda bilimsel arayışlara girdiğine ilişkin duyumlarım var. Yani, tarım toprakları, gelecek kuşakların beslenebilmesi açısından, şimdiye kadar olduğundan çok daha büyük değer kazanmış durumda. Verimli tarım topraklarını hovardaca kullanma lüksümüz hiç kalmadı. Bir de, hobi bahçeleri gerçekten görüntü kirliliği oluşturuyor.”
“Diğer yandan bakacak olursak, 400-500 metrekare bir toprağa sahip olma arzusunu saygıyla karşıladığımız vatandaşlarımıza da yazık. Bazı uyanıklar, tarlaları parselleyip sattılar, para kazandılar, vatandaşımız da, nasılsa ileride yasallaşır diye satın aldı. Bu hobi bahçeleri yapılırken, devletin hiç mi haberi yoktu? Daha baştan engellenemez miydi? Bir tarafta, gelecek kuşaklara yaşanır bir ülke bırakabilmemiz için verimli tarım topraklarımızı koruma zorunluluğumuz, diğer tarafta, vatandaşın boşa gidecek parası, emeği, umutları…Gelin de çıkın işin içinden. Hobi bahçeleri, vatandaşın mağduriyeti giderilerek yıkılabilir mi, onu da bilemiyorum.”