(1 Kasım 1924 – 17 Haziran 2015)
Bugün (17 Haziran 2020), 9. Cumhurbaşkanımız (tam adıyla) Sami Süleyman Gündoğdu Demirel’in ölüm yıl dönümü…
Mensubu ve mezunu olmaktan çok büyük gurur duyduğum Afyon Lisesi mezunu ünlülerinden biri O…
O henüz 30 yaşında iken, bir kamu kurumuna atanan, ülkemizin en genç, ilk genel müdürü…
O, henüz 40 yaşında iken, siyasi bir partinin genel başkanı olan ülkenin en genç, ilk politikacısı…
O, henüz 41 yaşında iken, başbakanlık koltuğuna oturan ülkenin en genç, ilk başbakanı…
O, 1964'ten 1980 yılına kadar Adalet Partisi; 1987–1993 yılları arasında ise Doğru Yol Partisi Genel Başkanlığını yapmış, aynı zamanda İnşaat Mühendisi olan bir siyasetçi…
O, 1965–1993 tarihleri arasında yedi farklı hükümette toplam 10 yıl 5 ay süreyle başbakanlık görevinde bulunmuş bir lider…
O, Türkiye'nin çok partili sisteme geçtiği 1946'dan sonraki dönemde, kurduğu 7 hükümetle; ülkemizin “en çok hükümet kuran siyasetçisi”, unvanına sahip bir lider.
O, Türk Siyaset Tarihi'nde; İsmet İnönü ve Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra en uzun süre başbakanlık görevi yapan bir devlet adamı.
Nam-ı diğer, Ispartalı Çoban Sülo O…
* * *
Şu işe bakar mısınız; yaşam, neler gösterip, neler yaşatıyor insanoğluna...
Işıklar içinde uyusun; kırk yıl düşünsem, “günün birinde Süleyman Demirel’i köşeme taşıyıp, onu anacağım”; sağlığında onun için düşündüklerimden dolayı günah çıkartmaya çalışacağım aklımın ucundan bile geçmezdi.
Çünkü O’nun sağlığında, O’nun yıldızı ile benim kuşağımın yıldızı, hiç barışmadı.
Benim kuşağımda, benim felsefik yapımda olan büyük bir nesil, hiç sev(e)medik Rahmetli’yi…
Görüntüsü, söylemleri, eylemleri hep rahatsız etti bizi…
… …
Hiç unutmam, aynı zamanda Rahmetli’nin sınıf arkadaşı Cebir Öğretmeniz İbrahim Erçetin (nam-ı diğer) İban Ağa, bir gün bana dikkatli dikkatli bakmış; sonra, “Oturduğun o sıranın değerini bil Haboğlu; o sıra, Başbakan Süleyman Demirel’in sırasıydı…” deyince; ani bir hareketle ayağa fırlamış, (arkadaşlarımın kahkahaları arasında) bir arka sıraya geçmiş; bir daha da o sıraya oturmamıştım.
… …
Şimdi düşünüyorum da; çok yanlış düşünmüş, çok büyük haksızlık etmişiz Rahmetli’ye…
Günümüz liderleriyle(!) kıyaslayınca; değerini şimdi çok daha iyi anlıyor ve takdir ediyorum Rahmetli’yi.
Özellikle de cumhurbaşkanlığı dönemindeki duruşunu, yansız tavırlarını, düşüncelerini ve eylemlerini…
Gerçek bir demokratmış meğer Rahmetli.
Meğer olağanüstü zekâsı kadar olağanüstü düzeyde de olgunmuş.
Meğer bölen, ötekileştiren bir lider değil, bütünleştirmeye çaba gösteren bir lidermiş.
Meğer günümüz liderleri(!) ve siyasileri(!) gibi kişisel çıkarlarını ve yakınlarını değil; ülke sınırları içindeki herkesi kucaklayan bir lidermiş.
Meğer ülkenin tüm kuvvetlerini baskı altına almak değil; kuvvetler ayrılığına saygı göstermek lideri yüceltiyormuş.
Meğer az ama öz konuşmak bir lideri ya da liderleri, saygınlaştırıyormuş.
Meğer zırt pırt televizyonlara çıkmak değil; yeri ve zamanı geldiğinde halkının karşısına çıkmak, lideri saygın kılıyormuş.
Meğer Rahmetli, gerçek bir devlet adamı gibi davranıyor; konunun uzmanlarının ya da yetkililerinin dillendirip, anlatması gereken sıradan konular için ekranları işgal edip, yüzünü eskitmiyormuş.
Meğer Rahmetli, olgun, doyumlu ve de DİPLOMALI gerçek bir devlet adamıymış.
Büyük haksızlık etmişim ve de etmişiz meğer Rahmetli’ye…
Işıklar içinde uyusun.
* * *
Sözü buraya değin taşımışken; Rahmetli’nin üstün zekâsının ürettiği, onun adıyla ve diliyle bütünleşip, efsaneleşen sözlerini dillendirmemek olmaz. O söylemlerinden de bir kaçını buraya taşıyarak Rahmetli’yi anmaya devam etmek istiyorum.…
… …
* Azeri dilinde pezevenk, “başarılı yetenekli anlamındadır”.
Süleyman Demirel’in, Azerbaycan ziyaretinde; Haydar Aliyev, görkemli bir yemek verir ve Aliyev, o yemekte Demirel için ne kadar övgüye değer söz varsa hepsini söyler.
Böylesi görkemli yemekte Haydar Aliyev, ‘Süleyman gardaşım dünyanın gelmiş geçmiş en başarılı siyasi pezevengidir… Kadehimi değerli pezevenk gardaşım ve heyetinin onuruna kaldırıyorum,…” der.
Bu sözler, heyette bulunan siyasiler ve gazeteciler arasında büyük gülüşmelere neden olur.
Konuşma sırası Demirel’e gelince; Demirel de devlet erkânına yakışır diplomatik bir dille konuşmasını yapar, ama aklı Haydar Aliyev’in kendisi için kullandığı pezevenk sözcüğüne takılmıştır.
Demirel kendine münhasır espri yeteneğiyle Haydar Aliyev’e döner “Sen de az pezevenk değilsin hani” der.
… ...
* Kıbrıs sorunu nedeniyle İngiltere'yle Türkiye'nin arası kötü.
Böyle bir anda Demirel İngiltere'ye ziyarete gidiyor. Dönüşte gazetecilerle arasında geçen diyalog ise şöyle:
-Efendim, neden İngiliz Dışişleri Bakanı'nın elini sıktınız?
Demirel’den yanıt:
-“Ya neresini sıkacaktım?”
… …
* “Efendim Yunanistan, Ege Denizi'nin bir Yunan gölü olduğunu iddia ediyor, bu konuda ne demek istersiniz?” diye soran gazeteciye şöyle yanıt veriyor…
“Ege bir Türk gölü değildir. Ege bir Yunan gölü de değildir. Ege zaten bir göl de değildir!!!”
… …
* "Sizi bulunduğunuz o yerden altı defa indirdiler, hâlâ orada nasıl duruyorsunuz?" diyen gazeteciye (kızmadan, azarlamadan) verdiği yanıt…
“Altı kere gittiysem, yedi kere geldim…”
… …
* Demirel, bir genel seçim öncesi Erzurum'un bir ilçesinde, bir miting anında; "Eğer beni seçerseniz burayı il yapacağım. Bunun altını çizin" der.
Seçimler olup biter ve Demirel başbakan olur.
Tekrar aynı yeri ziyaret ettiğinde vatandaş; "Başbakanım, seçilirseniz burayı il yapacaktınız. Hatta bunun altını çizin dediniz" der.
Bunun üstüne Demirel cevap verir:
“Şimdi de onun üstünü çizin”….
… …
* Bir seçim öncesi Gülen cemaatine birini gönderir; “seçimde bizi destekleyin, size bakanlık verelim…” der.
Cemaat de destekler.
Demirel, hükümeti kurar; cemaat bakar ki, kendilerinden kimse yok; Demirel’e “Efendim söz vermiştiniz ama kabinede bizden kimse yok…” deyince;
Demirel yanıt verir; “Nasıl yok, ben varım ya…”
… …
* 8 Kasım 1968’de AP Ankara İl Kongresi’nde sokaklara dökülen halk için, kendini sıkıştırmak isteyen basına;
“Yürüsünler, ne var bunda? Yollar yürümekle aşınmaz…” der.
… …
* 70’li yıllarda Demirel’e; "Genelevleri kapatmaya yönelik bir yasa tasarısı düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine Demirel gazetecilere yanıt verir…
“Kapatalım da bu halk bizi mi sevsin!”
* * *
Evet, bu dünyadan yeri doldurulamayacak, bir Süleyman Demirel geçmiş.
Biraz geç oldu ama 18 yıllık AKP İktidarı sayesinde, herkes bu gerçeğin farkına vardı.
Işıklar içinde uyusun…