BOYACI GARİP ÇOCUK

Abone Ol

1977 yılı Eylül ayı, öğretmenlik yaptığım Antalya lisesinin önünde bir çocuğa ayakkabımı boyatırken sordum. “Oğlum senin adın ne ?” “Garip hocam” dedi. “Neden okulda değilsin?”  “Biz Mardin’den geldik hocam, sekiz kardeşiz, fakiriz, annem hasta, babam işsiz, ben boyacılık yaparak ailemi geçindiriyorum.” dedi.

“Peki, okula gitmek ister misin?” “He valla hocam, ama eve para götürmesem kardeşlerim aç kalır” dedi. Ben de “ sabah okula gitsen öğleden sonra boyacılık yapsan olmaz mı? dedim., “he valla iyi olur hocam, ama benim yaşım dokuz, okula almazlar ki,” dedi.

“Sen ona karışma” diyerek, ağır boya sandığını her iki yanından karşılıklı tutup yakındaki bir ilkokula gittik. Okulun Müdürü Aksu Köy Enstitüsü mezunu Serik’ten arkadaşım Hasan Özkan. Hoş beşten sonra, “Hocam bu çocuk cin gibi ama çok fakir ve dokuz yaşında, okumak istiyor, ne yapabiliriz?

Hasan bey, “Mehmet bey, okullar açılalı üç hafta oldu, hem de dokuz yaşında çocuğu okula alamam ”dedi.  Hemen Antalya Milli Eğitim Müdürüne telefon açtım. Yaklaşık yarım saatlik ricama dayanamayan müdür bey, “Hocam seni çok sever ve sayarım, hayırlı bir iş yapmak istiyorsun, siz orada yanınıza bir öğretmen daha alıp bir komisyon oluşturun, çocuğu imtihan ederek ikinci sınıfa kaydedin” dedi.

Üç öğretmen bir araya gelip boyacı Garib’i imtihan edip ikinci sınıfa kaydettik.  

Boyacı Garip, yaşıtı çocuklar gibi sevinerek ellerimizi öptü.

Aynı gün okul kıyafetlerini, çantasını ve kitaplarını aldım.

Ertesi gün Garip okula başladı. Öğleden sonra Garip’in evine beraber gittik. Her tarafı akan bir barakada yokluk ve sefalet içinde yaşayan aileyi görünce Garip’le beraber ağlamaya başladık. Anne hasta, baba yaşlı ve işsiz, ardı ardına doğan o kadar çocuk aç ve sefil. Tam bir aile faciası…

İçimden, “Mehmet, bu çocuğa sahip çıkarak okutursan cenneti satın alırsın” dedim. 

İlk hafta evden erken çıkarak Garib’in elinden tutup okula götürdüm. Sabahçı olan

Garip, öğleden sonra Antalya lisesinin bahçesinde öğretmen arkadaşların ayakkabılarını boyayarak para kazanmaya başladı. Evine ekmek götüren, anne, babası ve kardeşlerine bakan Garip artık çok mutlu ve çok sevimli bir çocuk olmuştu.  

1979’da ben öğretmenlikten ayrılıp Mobil’e girdim. Batman’a giderken Garib’i  Beden Eğitimi öğretmeni ağabeyim Tahir Özkan’a emanet ettim. İleriki yıllarda tatil için Antalya’ya gittiğimde Garip’le görüşmeye devam ettim. 1990’dan sonra Garib’in izini kaybettim. Aradan yıllar geçti. 1995’de tatil için gittiğimiz Antalya’da lisenin önünde ailece yürürken çok yaşlı bir adam “Mehmet bey, Mehmet bey“ diyerek, ellerime sarıldı ve ağlayarak “Oğlum Garip yıllardır sizi arıyor hocam, nerelerdesiniz? Garip okudu büyük adam oldu, senin sayende bütün sülaleyi de zengin etti. Allah sizden razı olsun, haydi hep beraber Garib’in dükkanına gidelim” dedi. 

Çok şaşırmış ve çok da sevinmiştim. Ailece Garib’in deri mamulleri satan dükkanına gittik. Garip beni görünce çok şaşırdı, ellerime sarıldı, hıçkıra hıçkıra ağlayarak, Atatürk’ün fotoğrafının altında bir bayramda beraber çektirdiğimiz koskoca bir resmi göstererek, “hocam bak resmimiz yıllardır burada asılı, seni çok aradım, ulaşamadım.

Ben Antalya Turizm ve Otelcilik Yüksek okulunu bitirdim, iki lisan biliyorum, rehberlik yapıyorum, deri atölyemde 15 kişi çalışıyor, üç mağazamda deri mamulleri satıyorum. Bana babalık yaparak hem beni, hem de bütün sülalemi kurtardın hocam. Allah ta seni iki cihanda aziz etsin” diyerek, beni yere göğe sığdıramadı.

Garip daha sonra Fethiye’de bir otel işletmiş. Sonunda İstanbul’a gelen Garip Kumkapı’da Historika adlı zaman zaman film çevrilen çok meşhur bir lokantayı işletiyormuş. Bütün kardeşlerini iş sahibi yapan sevgili Garip, 1.85 boyunda ağır, aziz ve çok zengin bir iş adamı olmuş. Altında son model bir Mercedes arabası var.  

Garib’in bana karşı duyduğu, minneti ve şükranı ifadeden acizim. Bu yaşıma kadar yaptığım en hayırlı işi sizlerle paylaşmak istedim.

İnsanların hayatına dokunarak, onlarla hayatı paylaşmak en büyük mutluluğumdur. 

Sen seni bilirsen, varsın bu âlemde,

Başkaları da var, anlarsın bu âlemde,

Bizlerle, onlarla hayatı paylaşırsan,

Sevdikçe yücelir, yaşarsın bu âlemde…(Mehmet Özata)

17 OCAK 2024