* "Bal tutan parmağını yalar" dedik, hırsızlığı mübah gösterdik.
* "Devletin malı deniz, yemeyen domuz" dedik devleti soymayı mübah gösterdik.
* "Yemeyenin malını yerler" dedik dolandırıcılığı mübah gösterdik.
* "At binenin, kılıç kuşananın" dedik gaspçılığı mübah gösterdik.
* "Kol kırılır, yen içinde kalır" dedik şeyhlerin tacizini mübah gösterdik.
* "Söz gümüş ise sükût altındır" dedik ortamı yalancıya bırakmayı mübah gösterdik.
* "Komşuda pişer bize de düşer" dedik hazırcılığı mübah gösterdik.
* "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" dedik çıkarcılığı mübah gösterdik.
* "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" dedik yalan söylemeyi mübah gösterdik.
* "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" dedik bencilliği mübah gösterdik.
* "Üzümünü ye bağını sorma" dedik haramı mübah gösterdik.
* "Köprüden geçene kadar ayıya dayı de" dedik kurnazlığı, takiyeyi mübah gösterdik.
Sonra da toplum neden bozuluyor diye oturup ağıt yaktık.
Kendimiz bozduk (ya da kendimiz bozuyoruz) bu toplumu...
Hem de ilkokuldan başlayarak beyin yıkaya yıkaya…
“Devletin malı deniz oğluuumm, aklını kullan aklınıııı…” diyor ya da demeye getiriyoruz.
“Bal tutan parmağını yalar kızııııım; bal tutmanın yollarını zorla, köşeyi dön…” diyoruz.
“Bağını, bağlarını sormadan yiyin üzümleri evlatlaaaarrr” diyoruz.
Demesek bile öyle anlamalarına göz yumuyoruz.
… …
KÜLTÜRÜMÜZ, GELENEĞİMİZ, ÖRFLERİMİZ toplumun yazılı olmayan hukuk kurallarıdır. Özen göstermeliyiz onlara.
Çocuklarımıza bütün bunları doğru anlatmaz, bütün bunların doğru eğitimini vermezsek (ki vermiyoruz) yeni kuşaklar bu kuralları doğal olarak o anki çıkarları doğrultusunda kullanacaktır.
Nitekim de öyle kullanıyor.
İşte böyle böyle çürüyor, böyle böyle yoldan çıkıyoruz.