Birlik ve beraberlik; toplumun, hatta toplumların en çok muhtaç oldukları çok önemli bir husustur. Çünkü, toplumun huzuru, güveni ve emniyeti buna bağlıdır.
Aile içi huzursuzluk o ailenin yıkımı demek olduğu gibi, ulusların kendi aralarındaki anlaşmazlıklar, tefrika, fitne ve fesat hareketleri de toplumların yıkımına sebep olmaktadır. Nedeni ise, insan toplumsal bir varlıktır. Tek başına yaşayamaz. Mutlaka aile ve toplum içinde yaşamaya mecburdur. Bırakınız insanları diğer canlılar da toplumsal yaşamaya mahkumdur. Öyle ise, toplumun huzuru birlik, beraberlik, kardeşlik, dirlik ve düzen esasına bağlıdır.
*
Zaman zaman ailenin ve toplumun huzurunu bozucu olaylar ve etkenler olabilir. Özellikle toplumu ilgilendiren; harp, darp, darbe, siyasi rekabet, seçimler, haksız ve yersiz ekonomik ve politik anlaşmazlıklar toplumun kutuplaşmasına, ayrışmasına, ikilemleşerek davranış bozukluklarına neden olabilirler. O zaman insanlar bunun farkına varıp birliğin ve beraberliğin bozulmaması için acilen tedbir almaları gerekir.
Nedir bunlar?
Gerek yöneticiler, gerekse toplum önderleri, duayenler, bilge insanlar önde olmak üzere, tüm halk kitleleri konumları itibariyle inançları, mezhep ve meşrepleri, siyasi düşünceleri ne olursa olsun söylemlerine, eylemlerine dikkat etmeleri, his ve heyecana kapılmadan olgun ve akıllı hareketler sergilemeye dikkat etmeleri, hoşgörülü olmaları, empati, kendisini başkalarının yerine koyarak onun yerinde ben olsam acep ne yaparım gibi mantıklı düşünüp olgun hareket etmemiz gerekmektedir.
Asla ayrıştırıcı, ayırımcı, öteleyici, iteleyici, tezyif edici (küçültücü) hal ve hareketlerden kaçınılması zorunludur. Aksi halde fitne ateşine su yerine benzin dökmüş oluruz ki, ‘arı sokar kendi ölür misali bindiğimiz dalı kesersek kendimiz düşeriz’ gerçeğini görerek davranmamız icap etmektedir.
*
Yüce Dinimiz İslam, her zaman bizlere bunları, bu güzellikleri emir ve tavsiye etmekte, aksi halde anlatılan nedenlerle toplumsal yıkıma uğrayacağımızı ve kurunun yanında yaşın da yanacağını haber vermektedir.
Şöyle ki; Kur’an-ı Kerim furgani hakimde yüce Allah cc. Hazretleri, “Ey iman edenler! Hepiniz birlikte Allah’ın kopmaz ipine, Kur’an’ına sımsıkı sarılınız. Sakın bölünüp parçalanmayınız. Allah’ın size verdiği nimetleri daima hatırlayınız. Sizler tefrika yüzünden birbirinize düşmanlar idiniz. Ateş çukurunun kenarında idiniz de Allah sizi oradan kurtardı. Sizleri kardeş yaptı. (Ali İmran 103-104) ve yine sizlere apaçık deliller geldikten sonra, fitne ve fesat nedeni ile bölünüp parçalanmayınız, ayrılığa düşmeyiniz, sonra telafisi mümkün olmayan bir azap, felakete uğrarsınız. (Ali İmran 105)” buyuruyor.
“Allah’a ve resulüne itaat ediniz. Sakın sen-ben kavgasına düşmeyiniz. Bölünüp parçalanmayınız. Sonra gücünüz kuvvetiniz gider. Düşmanlarınıza yem olursunuz.” (Enfal 46. ayet) buyurmak suretiyle bizleri uyarıyor.
Son pişmanlık ele geçmez. İpi kopan tesbih taneleri gibi dağılır gideriz.
*
Maalesef bugün yeryüzündeki müslümanların hali budur. İki milyar müslüman fitne fesat, tefrika, ikilik yüzünden birbirini kırmakta, kırdırılmaktadırlar.
Düşünebiliyor musunuz? 2 milyar bir nüfusa sahip muazzam bir topluluk.
Arazi bakımından dünyanın üçte birine, dörtte birine sahip. Yeraltı tabii kaynaklar bakımından (petrol ve doğalgaz) yarısı, doğalgazın dörtte üçü müslümanların elinde. Buna rağmen dünyadaki etkinlikleri 0 (sıfır). Bunun sebebi müslümanların aralarındaki ayrılıklar, fitnelerdir, birlik ve beraberliğin olmayışıdır.
İşte Suudi Arabistan. Trilyonlarca dolara sahip ama bu serveti ABD ve batı İsrail kullanıyor. Suudiler, ABD’den 5 sene içinde 1,5 trilyonluk silah anlaşması yapıyor. Kime karşı kullanacak bu silahları? Herhalde Amerika’ya karşı değil. Adamlar hem müslümanın parasını alıyor, hem de verdiği silahlar müslümanı müslümana kırdırıyor.
Türkiye’de 4 milyon Suriyeli mülteciyi yurdunda misafir ederken, Arabistan yönetimi bir tek Suriyeliyi kabul etmiyor. İşte bunun sebebi iç ve dış düşmanların kurdukları tuzaklarla yerli düşmanlarla İslam’ın birlik ve beraberliğini bozmalarındandır.
*
Üzerinde huzurla yaşadığımız, güzel havasını teneffüs ettiğimiz, tatlı sularını içtiğimiz ve gelecek nesillere, evlatlarımıza bırakabileceğimiz en değerli varlığımız olan bu aziz vatanımız milyonlarca şehidin kanı akıtılarak kazanılmıştır.
Sadece Çanakkale’de 253 bin şehit, Birinci Cihan Savaşında 1 milyon şehit, PKK ile mücadelede 40 binden fazla can kurban verilmiştir.
Mehmet Akif, milli şairimizin dediği gibi, “toprağı sıksan fışkıracak şüheda” gerçekten bu kutsal vatan toprağı şehitlerin kanları ile sulanmış bir vatandır. Bizleri topla tüfekle yıkamayanlar, birlik ve beraberliğimizi bozarak kardeşi kardeşe kırdırarak sen-ben kavgası ile zayıflatmaktadırlar.
Unutmayınız ki, tefrika girmeden bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez. Gece gündüz çalışalım. İlerleyelim. Birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi koruyalım. Çünkü hiçbir sorun çözülmez söylemekle yazmakla, başarıya varılır alınteri emekle. Eller neler keşfetti daha neler bulacak bizler hala meşgulüz birbirimizi yemekle.
Allah akıl versin, uyandırsın. Her zamankinden daha çok muhtaç olduğumuz birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi korusun. Amin.