BİR TALİSMAN ÖYKÜSÜ

Abone Ol

Ben de, “yolumuz uzunca, size, bir Talisman öyküsü anlatayım dedim. Anlattım. Beğendiler. Sayın okuyucularımın da beğeneceğini umuyor ve yazmaya başlıyorum;
1950’li yılların sonları olacak. Yakın akrabalardan biri hacca gitti. Dönüşte onu karşılamak için Rahmetli Babamla, Rahmetli Kayınpeder Ankara’ya gidecekler. Babama Ankara’ya gitmişken o zaman Çorum’da bulamadığımızdan bir ilacı ve pompalı gaz ocaklarına alternatif olarak yeni çıkmış olan fitilli gaz ocağını not ettirdik. Fitilli gaz ocaklarından iki marka biliyoruz. Birisi “Talisman” marka. Hanımlar onu tercih ediyorlar.
Yazdırdıklarımdan doğalgaz olmadığı gibi LPG’nin de(tüp gaz) yaygınlaşmadığının anlaşıldığını sanıyorum.
Babam ömür boyu “delme” denen dört cepli yelek giymiştir. Yeleğin alt iki cebinden birinde boyu yaklaşık 6 cm olan kurşun kalem diğer cebinde de biri ince küçük diğeri 5-6 cm olan tahta mıhı denilen çivi taşırdı. O çivilerle gözüne takılan gevşemiş tahta pervazı çakıp, sağlamlaştırır; “Bir tahta mıhı bir kömüşü asar” derdi.
O küçük kalemle de içtiği Gelincik veya Bahar sigarasının karton paketine notlarını alırdı. Çok pratik bir uygulamadır. Kardeşim İsmet Çenesiz aynı uygulamayı devam ettiriyor. Kalemin kısa oluşu yelek cebine yatık olarak sığması içindir.
Aceleci idi.
Ankara’dan döndüler. Babam 160 cm boyunda minyon kayınpeder 180 cm’den uzun 112 kilo olan iri yapılı insandı.
Önce babam arkasında kayınpeder oda kapısından girdiler. Babam iki-üç adım attı. Ayakta, kayınpeder de arkasında ayakta. Hemen sigara paketini çıkarttı. Notuna baktı:
“Aramadık eczane bırakmadık. Talisman ilaç yok oğlum” dedi.
Ben de “Baba o ilaç değil gaz ocağı idi!” deyince;
Kayınpeder ünlü kahkahasını patlattı; “ilahi enişte…” dedi.
Her ikisine de Allah’tan rahmet diliyorum.
En güzel günler sizlerin olsun.
Not: Fransızca bir sözcük olan Talisman; TILSIM veya UĞUR TAŞI anlamına geliyor. O kaba dev bir lamba olan gaz ocağını yapan muhteremin ince ruhlu olduğunu düşünüyorum.