Geçtiğimiz hafta (07 Temmuz 2021 Çarşamba) yayımlanan “Koliba” adlı yazımla ilgili, oldukça olumlu tepkiler gelmiş; yeni ayırdına vardım.
Bu arada iyi bir CHP’li, iyi bir sosyal demokrat olduğunu bildiğim bir dostumdan da, olumsuz tepki gelmiş.
Bu dost, anılan yazımın son paragrafında yer alan; “…Atatürk’e ve O’nun ilkelerine karşı olan gerici güruhu;(ne yazık ki) Atatürk’ün ardılları yaratmıştır (hortlatmıştır)…” şeklindeki görüşümden rahatsız olmuş.
Telefonla ulaştım kendisine.
Telefonda, “… O cümlenin yanına bir parantez açıp, ‘İsmet İNÖNÜ hariç…’ diyemez miydin!?… Bu parantezi açmış olsaydın eğer, o yazının altına, ben de imzamı atardım…” dedi…
“… Hayır!…” dedim… “Parantez açamazdım, çünkü bunun istisnası yok…
Bilerek ya da bilmeyerek, bilinçli ya da bilinçsiz (İnönü dahil Atatürk’ün tüm ardılları) bu mürtecilere çanak tuttu, onları besleyip, palazlandırıp, başımıza bela etti (ler)…” diye yineledim savımı…
… …
Şimdi değerli okurlarım… Bu tür tespitleri; politize etmek, kişiselleştirmek, çarpıtmak çok yanlış.
İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşımızın çok önemli bir kurmayıdır. Atatürk’ün silah arkadaşıdır, kader arkadaşıdır. İyi bir yurtseverdir. Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin yılmaz savunucusudur.
2. Dünya Savaşı’nda, Türkiye’yi bu savaşın dışında tutmayı becerebilmiş, zeki bir politikacıdır
Ama rahmetli İnönü’nün bu mümtaz kişiliği; O’nun, Atatürk’ün ilkelerinden yer yer ve zaman zaman ödün verdiği gerçeğini değiştirmez.
Benim söylemek istediğim, budur.
Bakın Türkiye’nin bugünkü sorunlarına… Şöyle bir karıştırın tarihin sayfalarını… Bu sorunların hemen hemen hepsine, Atatürk’ün; (zamanında) parmak bastığını, çözüm yolu önerdiğini, hatta çözüm üretip hayata bile geçirdiğini görürsünüz.
Ama maalesef, Atatürk’ün ölümünden sonra; Atatürk’ün yaptıklarının (gerçekleştirdiklerinin) pek çoğu; bizzat halefleri tarafından, ters yüz edilmiştir.
Atatürk’ün gerek yurt içi ve gerekse yurt dışı ilişkilerindeki; kararlı, akılcı ve tutarlı tavırlarının pek çoğu, halefleri tarafından kesintiye uğratılmıştır.
Örnek mi?…
Örnek de verelim.
Örneğin, “Türkçe ibadete son verilmesi”; bugün yaşadığımız pek çok sorunun, temel nedenidir.
21. Yüzyılda biz hâlâ Fetö’yü, daha onun gibi nicelerini, saçma sapan tarikatları, türbanı, kara çarşafı, kadının 2. Sınıf vatandaş olup olmadığını, tuvalet kağıdı kullanmanın günah olup olmadığını, oltayla tutulan balığın yenip, yenmeyeceği gibi… benzeri abuk sabuklukları tartışıyoruz.
Neden?
İslamiyet’in yanlış yorumlanmasından…
Neden?
Din bezirgânlarının; (işlerine gelmediği için) İslamiyet’in doğru yorumlanmasını istememelerinden…
Neden?
Türkün, anlamadığı bir dilde ve anlayamayacağı bir dille ibadete zorlanmasından…
Bakın Kürt Sorunu, yıllardır Türkiye’nin gündeminde…
Neden?
Atatürk’ün, Doğu Anadolu ve Kürt Sorunu ile ilgili izlediği politikalardan, ödün verilmesinden…
Atatürk’ün ardıllarının, Atatürk’ün izlediği “Kürt politikasını”, yüzlerine gözlerine bulaştırmalarından.
Bu tür örnekler, bu konuda yapılan hatalar o kadar çok ki… Hangi birini sayalım…
Toplu taşımacılık (demiryolu) yatırımlarının durdurulması; bilinçli ve yurtsever eğitmenler yetiştiren Köy Enstitülerinin kapatılması; Atatürk’ün kurduğu pek çok kurum ve kuruluşun “dinamizmini yitirmesinin” görmezden gelinmesi, bu kurumların amaçlarından saptırılması, amaç dışı kullanılması…
Atatürk’ün en büyük hayallerinden biri olan “Yeşil bir Türkiye Yaratma” ülküsüne gereken ilginin gösterilmemesi ve bu konuda Atatürk zamanında başlatılan girişimlerin yarım bırakılması; bu görüşümüzün en çarpıcı kanıtları, en güzel örnekleridir.
Ulusal kalkınma ve büyüme heyecanının, coşkusunun; Atatürk’ün ölümünden sonra devam ettirilememesi veya o heyecanın başka alanlara kaydırılması da, haleflerinin beceriksizliğidir.
Bakın yıl 2021…
Ve bizler, 50. Yıl veya 75. Yıl Marşlarını değil; hâlâ 10. YIL MARŞINI söylüyor, onunla gururlanıyor, onunla heyecanlanıyoruz…
Neden?…
Çünkü Atatürk’le birlikte; heyecan, coşku, birlik, bütünlük, ulusal uzlaşma gibi kavramlar ve duygular da öldü. (Halefleri tarafından öldürüldü)
Şimdi?…
Şimdi ne heyecan var ne coşku… Ne de ulusal bütünlük… Bölündük, parçalandık… Bin bir parça olduk…
… …
Beceriksiz liderlerin, içinden çıkılmaz hale getirdikleri bu sistemi; ancak yeni bir Atatürk, düzlüğe çıkarabilir.
Bu liderlerle düzlüğe çıkmamız, çağı yakalamamız mümkün değil.
Bizim bir Atatürk’e daha, ihtiyacımız var…