10 Ocak 1961, basın çalışanlarının hak ve özgürlüklerini güvence altına alan 212 sayılı yasanın kabul edildiği tarihtir. Bu nedenle de ülkemizde, “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutlanmaktadır.
*
Toplumlar, kendi içinden, kültüründen doğan değerleri korudukça; büyür, gelişir, uygarlaşır, yücelir, kalıcı değerler üretir…
Her toplumun anlayış ve yaşayışına göre kendi değerleri içinden yetişmiş toplumun lideri sayılan, öngörülü, sorunların ve güzelliklerin de farkındalığı içinde, değerli insanları vardır.
Onlar, iyi ki vardır. Bilgi, görgü, yaşam, doğa, geçmiş-gelecek vb konularda düşünce ve duygularına öngörülerine itibar edilir, başvurulur, yol- yöntem öğrenilir.
Bu aydın diyebileceğimiz insanların içinde gazeteciler de vardır.
Donanımlarını yazılı-görsel medya aracığıyla toplumla paylaşarak yaşadıkları yeri, toplumu güzelleştirmeye adanmış yaşamları vardır.
Adanmış yaşam denilince, gün de “Çalışan Gazeteciler Günü” olunca yaşadığımız kentin, değerlerinden bir örnek gazeteciyi yazmadan olmaz!
Zaman zaman köşe yazısı yazdığım, Çorum Haber Gazetesi’nin Kurucusu, Başyazarı ve Şirket Genel Müdürü Sn. Mehmet Yolyapar…O’nu tanıyanlar; bilgisiyle rehber, duygusuyla abi, arkadaş-dost, yol gösterici, düşünceleriyle kentin gelişmesi, uygarlaşması yolunda mücadele veren, giyimiyle- kuşamıyla örnek, bir “denge unsuru” insan olduğunu bilir.
Düşüncelerine katılmayan insanlarda bile saygı uyandıran birisidir…
Hemen herkesten duyduğumuz ortak düşünce “Sn. Mehmet Yolyapar’ın varlığının bu kent için önemli olduğudur.”
Yolyapar ise, neredeyse çocuk yaşta başladığı ilk gençlik yıllarından bu güne, tam 52 yıldır gazetecilik mesleğiyle bütünleşmiş, basına adanmış bir ömrün sahibi.
Mehmet Bey’e sahip çıkmak, güzel, değerli bir duygu. O’na sahip çıkmak demek, bütünleştiği Çorum Haber Gazetesi’ne sahip çıkmak demektir aslında…
Toplumun sesi, sözü, avazı, gözü, kulağı olan gazeteler de sonuçta ticari kuruluşlar…
Çorum Haber Gazetesi de yönetimiyle birlikte; gazete muhabirlerinden, dağıtıcısına, yemek yapanından, baskı-dizgicisine, yazarına kadar evine-ocağına ekmek götürmesi, çocuklarını doyurması gereken insanları barındırıyor.
Bu kentin duyarlı iş insanlarından, okuruna, yazarına, sanatçı ve sanatı seven, en sade vatandaşlarına kadar bir dayanışma duygusu geliştirmeliyiz.
Her yönden büyük sıkıntı ve kara günlerden geçerken, kentin her konuda güzelliği ve gelişmesi için yarım asrı devirmiş olan bir gazete kurumuna ve çalışanlarına omuz vermek mutluluk, içsel huzur olmaz mı?
Buradan, geçtiğimiz günlerde Sn Mehmet Yolyapar’ın açık yüreklilikle okurlarına seslenişi sonrasında olumlu geri dönüşlere teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
*
İLK CESUR YÜREK KADIN
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününde; kentimizde basına adanmış bir örnekten sonra Dünya basın tarihine geçmiş, cesur bir kadın gazeteciyi yazmak istedim.
1885’de kadınların, “ev dışında bir işlerinin olmadığının propagandasının yapıldığı” yıllarda asıl adı Nell Bly olup, Elizabeth Cochran takma adıyla tanınacak olan bir kadın, bu anlayışı eleştiren yazılarıyla öne çıkar!
1885’te Pittsburgh Dispatch gazetesindeki bir köşe yazarı, “Kadınlar Neye Yarar?” sorusunun yanıtı olarak; kadınların evlilik ve annelikten başka bir şeyden anlamayacağına dair yazılar yazmaktadır.
Bir gün gazeteye gelen, “Yetim Bir Kız” imzalı bir mektup yazarın kadınlara karşı var olan görüşleri ağır eleştirmektedir. Yazı büyük tartışmalara yol açar. Editörün dikkatini çeken henüz 20 yaşındaki Elizabeth, Dünya’da “İlk Kadın Gazeteci” olmayı başarır!
Daha çocuk yaşında bir davada yaptığı doğru tanıklık onun gerçeğin ve kadınların arkasında ilk duruşudur!
Gazetecilik yaklaşımında sadece cinsiyetçiliğe karşı değil, “insanlığın karşılaştığı tüm sorunları yansıtmak ve çözüm bulmak” amaçlı bir çizgi izler.
En büyük başarısı ise; kötü şartları, şiddeti, görevi kötüye kullanımı gündeme taşımak için ; “Akıl Hastası” rolü yaparak, 10 gün boyunca hastanede diğer hastalarla beraber yaşayarak bir rapor hazırlamaktı.
Word’de yayımlanan makale, çok ilgi gördü!
Özellikle kendisi gibi hasta olmadığı halde orada yaşamaya zorlanan kadınların, hasta bakıcıların hastaya tavırlarının anlatıldığı çalışması ve anlatım dili sadece okurların değil devlet görevlilerinin de ilgisini çekti.
Yaşananlar daha sonra “Tımarhanede 10 Gün” ismi ile kitaplaştırılacak ve filmi çevrilecekti
Elizabeth, başarıdan başarıya koştu!
Sonrasında Jules Verne’in “80 Günde Devri Âlem” romanından esinlenerek yola çıkıp bütün Dünya’yı 72 günde gezmeyi başararak yeni bir rekor kırdı, New York’taki fabrikaları, hapishaneler ve devlet mecralarındaki yolsuzluğu da araştırdı.
Ayrıca; Emma Goldman ve Susan B. Anthony vb dönemin önemli figürleri ile de röportaj yaptı.
Ocak 1922’de Nellie, zatürre dolayısıyla 57 yaşında yaşamını kaybetti!
*
Yaşayan ve yaşamını kaybetmiş tüm basın çalışanlarına saygıyla.
Basın İlan Kurumu, duayen gazeteci Mehmet Yolyapar’ın belgeselini yaptı…
Elizabeth Cochran