“Onbir ayın sultanı”, rahmet ve bereket ayı Ramazan’a erişmenin huzurunu ve mutluluğunu yaşıyoruz.
Bu mübarek ayı, barış ve sevginin, kardeşliğin, hoşgörünün, şefkat ve merhametin tüm gönülleri doldurduğu bir ay olması nedeniyle, özel olarak hasretle bekliyorduk.
Zira, bu duygulara çok ihtiyacımız var.
*
Çocukluğumuzun ramazanlarını hatırlıyoruz; tekne orucu tuttuğumuz, iftar sofralarında doyumsuz mutluluklar yaşadığımız, tatlı uykumuzu bölme pahasına hevesle sahura kalktığımız o “hayali cihan değen” güzel günleri…
Hayat mı daha tatlıydı o zamanlar, sevgiler mi daha kocamandı? Elimizi uzattığımızda yakalayabileceğimiz kadar yakınımızda mıydı mutluluklar?
*
Köprülerin altından çok sular geçti.
Pır pır eden çocuk yüreklerimiz ve o el değmemiş duygularımız çok gerilerde kaldı.
Ama, yüreklerimizdeki insan sevgisini korumayı başarabilmiş isek, güzellikleri bir nebze olsun yakalayabilme şansımız devam ediyor demektir.
Kar gibi temiz çocuk sevinçleri düzeyinde olmasa bile…
*
Kutsal Ramazan’a büyük sıkıntılarla girdik.
En başta hayat pahalılığı…
Ardından, bölgemizde savaşın oluşturduğu kara bulutlar…
İçeride, bir türlü sağlanamayan barış, huzur ve kardeşlik ortamı…
Her önemli günde, “barışa, sevgiye, kardeşliğe vesile olması” temennisinde bulunuyoruz, ama olmuyor, olmuyor…
Onun için, manevi duygularımızın en güçlü olduğu Ramazan ayından medet umuyoruz.
Yarabbi!
İçimizdeki kin ve nefret duygularını, sevgisizliği, saygısızlığı, her türlü kötü düşünceyi sonsuza kadar yok et.
Toplumumuzu kutuplaşmadan, kamplaşmadan, ayrışmadan kurtar.
Barış ve sevgi, kardeşlik her yana egemen olsun.
Ulusal birliğimiz, beraberliğimiz daim olsun.
Atatürk ilkeleri ışığında, Cumhuriyetimizin 2. yüzyılına çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma idealimizi ve iddiamızı çok daha güçlendirmiş olarak girelim.
Kutsal Ramazan, özel yaşamımıza da, toplumsal yaşamımıza da iyilikler, güzellikler getirsin.