Sabah gözlerinizi açtınız.
Tavan size bakıyor, her zamanki gibi.
Kasvetli mi kasvetli.
Gözlerinizle pencereden dışarı bakıyorsunuz.
Hava kapalı mı?
İçiniz sıkışmış gibi mi hissediyorsunuz?
Saat tık tık ilerlerken, sanki her şey üzerinize geliyor.
Ama bir durun.
Pencereden bir daha dışarı bakın.
Evet, belki ilk bakışta gri bulutlardan başka bir şey görmüyorsunuz.
Ama dikkatli bakın; orada bir yerlerde güneşin ışığı var.
Bulutların arasından sızmaya çalışan o sıcak, altın rengi ışığı fark ettiniz mi?
İşte o ışık aslında size gülümsüyor.
O size göz kırpıyor ve “Merhaba!” diyor.
Hayat da böyle değil mi?
Günlerimiz çoğu zaman sıradan, yorucu ve gri.
İşler, sorumluluklar, yapılacaklar listesi...
Hepsi bizi bir şekilde tüketiyor.
Kimisi “Ömrümü yedi.” der, kimisi de “Günümü kararttı.”
İşin sırrı bu rutinin içinde saklı.
Hayatın gri yüzeyini kazıdığınızda, altından çıkan küçük, parlak anlar var.
Gülümseyerek baktığınızda, güneş de size gülümseyecek, olmadığı kadar.
Sabah kahvenizin mis kokusu, yolda size selam veren bir çocuk, dostlarınızla paylaştığınız kısa ama sıcak bir sohbet...
Güneşin ışığı gibi fark edilmesi gereken, minik mutluluk anları.
Bazen öyle yoğunlaşıyoruz ki kendi sıkıntılarımıza, güneşi unutuyoruz.
Gözümüz hep daha büyük şeylerde:
Bir terfi, yeni bir ev, yeni bir araba, çok para, iyi arkadaşlıklar, mükemmel bir ilişki...
Ama mutluluk bunların arasında değil; o küçücük ayrıntılarda saklı.
Önemli olan, o küçük ayrıntıyı büyük parçaların içinde bulabilmekte veya çıkarıp alabilmekte.
Öyle ki, sabah pencerenizi açıp yüzünüzde hissettiğiniz o hafif sıcaklık bile size hayatın güzelliklerini hatırlatabilir.
Bugün belki işiniz çok.
Belki sıkıntılarınız sizi boğuyor.
“Hiç zamanım yok” dediğiniz anlarda bile bir an durun.
Ama ne olur, bir an için durun.
Gözlerinizi kapatarak her şeyden uzak ve sadece siz olun.
Derin bir nefes alın.
O anın içinde bir ışık arayın:
Bir kuş sesi, hafif bir rüzgâr, çok uzaklardan gelen hafif bir müzik, belki güneşin teninizde bıraktığı o minik sıcaklık...
Bu anları yaşamak bir alışkanlık hâline geldiğinde, hayatınızın ne kadar renklendiğine inanamayacaksınız.
Unutmayın, güneş her sabah doğmayı görev bilir.
Sebepsiz ve sessizce.
Ne kadar çok bulut olursa olsun, ne kadar engel olursa olsun, ışığını bir şekilde dünyaya ulaştırır.
Siz de en küçük ışıkla, hayatın üzerinize çöken karanlığını aşabilirsiniz.
Güneşe bakın, onun verdiği sıcaklığı hissedin ve bu sıcaklığı hayatınıza yansıtın.
Bugün güneş size gülümsüyor.
Bu gülümsemeyi fark edip bir başkasına aktarmaya ne dersiniz?
Çünkü küçük bir ışık, karanlık bir odayı aydınlatmaya yeter.
Aydınlanan oda bir evi, evdeki insanları aydınlatır.
Belki de sizin gülümsemeniz, bir başkasının gününü güzelleştirecek o ışık olabilir.
Hayat kısa, anlar değerli.
Geçen vakit yıllarca görünse bile yaşam bir saniye.
O yüzden pencerenizi açın, nefes alın, güneşe gülümseyin.
Güneş size gülümsesin.
Çünkü ne demişler?
Hayat, gökyüzüne bakmayı unuttuğumuzda grileşir.
Bugün gökyüzüne bakın.
Bakın ki güneşin size gülümsediğini fark edin.