ATATÜRK’ÜN EŞİ LATİFE HANIMLA İLGİLİ BİLİNMEYENLER

Abone Ol

(Doğ. 17.06 1898 İzmir – Ölm. 12.07.1975 İstanbul)

Latife Uşaklıgil ya da daha çok bilinen adıyla Latife Hanım.

1920’li yıllarda, kızlarına, Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde Hukuk Öğrenimi, hemen ardından da Londra’da dil eğitimi aldıracak kadar aydın ve ileri görüşlü bir ailenin, İzmir’in varlıklı ve saygın ailelerinden Uşaklıgil Ailesi’nin kızı.

Cehaletin tavan yaptığı yıllarda, deyim yerindeyse, tepeden tırnağa donanımlı bir Türk kızı…

… …

Türk ordusunun İzmir’e girişinin ikinci günü, komutanlık karargâhına bizzat giderek, Mustafa Kemal’e, daha güvenlikli olur diye, Göztepe’deki konaklarında kalmasını önerir.

Mustafa Kemal de bu öneriyi geri çevirmez.

Bu çağrı, tanışma vesilesi olur.

Mustafa Kemal ile Latife Hanım, 29 Ocak 1923 tarihinde sade bir nikâh töreniyle evlenirler.

Mareşal Fevzi Çakmak ile Kâzım Karabekir, Mustafa Kemal’in; Mustafa Abdülhalik Renda ile Salih Bozok ise Latife Hanım’ın nikâh tanıkları olur. Bu evlilikle birlikte Latife Hanım, başkent Ankara’ya gelerek; Çankaya’da, ilk Cumhurbaşkanlığı köşkü olarak kullanılan Kuleli Köşk’e taşınır.

Mustafa Kemal’in isteği üzerine, evliliği süresince, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’deki oturumları bizzat izler ve pek çok yurt gezisinde, eşine eşlik eder.

Ancak Mustafa Kemal ve Latife Hanım’ın evliliği uzun süreli olmaz. Aralarındaki ilk büyük çatışma, bir Erzurum gezisinde ortaya çıkar.

Ye­mek masasında meydana gelen bir tartışmanın sonunda ma­sayı terk eden Latife Hanım, ertesi gün Başyaver Salih Bozok’un eşliğinde Ankara’ya gönderilir.

Bu tartışmayı, geçimsizliğin aşırı dereceye vardığı günler izler.

… …

Bir gün Latife Hanım’ın tedavi için Avrupa’da bulunduğu bir sırada, daha önceleri Mustafa Kemal’in yakınında bulunmuş ve onun bakımıyla ilgilenmiş, O’na aşırı derecede tutkun olan Fikriye Hanım, birden geriye döner.

Ancak Mustafa Kemal tarafından kabul edilmeyince, Çankaya Köşkü’nden ayrılırken intihar eder.

Mustafa Kemal’in bu duruma aşırı derecede üzülmesi ve bunu dışa vurması Latife Hanım’ın çok büyük tepkisine neden olur.

Bu tartışmayla aralarındaki tüm ilişki sona erer.

Evlilikleri 2 yıl, 6 ay, 4 gün sürmüştür.

Ayrıldıktan sonra İstanbul’a yerleşen Latife Hanım, derin bir ses­sizliğe gömülür ve anılarıyla ilgili olarak hiç kimseyle görüşmez.

Zaman zaman İzmir’de, zaman zaman da İstanbul’da yaşar.

Yakalandığı göğüs kanseri nedeniyle 12 Temmuz 1975 tarihinde vefat eder ve devlet töreniyle, Edirnekapı Şehitliği’ndeki aile mezarlığında toprağa verilir.

Tüm ısrarlara karşın Atatürk’le ilgili anılarını anlatmayan Latife Hanım’ın anıları ve sakladığı kıymetli belgeler; Türk Tarih Kurumu’nda bulunmaktadır.

* * *

Ve Latife Hanım’la ilgili diğer bilinmeyenler.

Latife Hanım, yurt dışına giderken; “Fatma Sadık” kimliğini kullanır.

Bu adla çıkarılan pasaport, (tanınmaması, rahatsız edilmemesi için) Atatürk'ün talimatları doğrultusunda düzenlenmiştir.

Shakespeare, Goethe, Schiller, ve Corneille, yapıtlarını orijinalinden okuyan Latife Hanım’ın çok geniş ve çok büyük kütüphanesi vardır.

Diğer yabancı dillerin yanında, 50 yaşında iken Rusça da öğrenen Latife Hanım, Puşkin hayranıdır.

Tevfik Fikret, Ahmet Haşim ve Yahya Kemal’in eserlerini, ezbere bildiği söylenir.

Evliliği süresince, özel araba ve şoför kullanmayan, makam araçlarına binmeyen Latife Hanım, sadece piyasa taksilerini kullanır.

76 yaşında göğüs kanseri olur ve 1975 yılında yaşama veda eder.

Cenaze namazı, Teşvikiye Camisi'nde kılınır, Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verilir.

Ziraat Bankası'nda ve Osmanlı Bankası'nda bulunan iki kasası, vefatından dört yıl sonra bilirkişi ve tanıklar huzurunda açılır.

Bu iki kasadan çıkan Cumhuriyet tarihine ait belgeler, mirasçıları tarafından Türk Tarih Kurumu'na verilir.

Özel eşyaları tasnif edilirken, içinde “Latife 1339” yazan platin nikâh yüzüğü çıkar.

Yüzüğü pembe bir kâğıtla paketlenip, mücevher kutusuna konmuş, kutu tülbentle sarılmış durumdadır.

* * *

Atatürk vefat ettiğinde de, özel eşyaları arasında incecik platin bir yüzük bulunur. Şu anda Anıtkabir müzesinde yer alan o yüzüğün içinde de “Gazi M. Kemal 1339” yazmaktadır.

Ayrılırken yüzüklerini birbirlerine iade ettikleri ve her ikisinin de ömürlerinin sonuna kadar sakladıkları nikah yüzükleri, İsmet İnönü'nün hediyesidir..

* * *

Latife Hanım’ın Batılı kadınlardan çok daha ileri seviyede eğitime sahip olması, Müslüman Türk kadınları için “rol model” olması, Avrupa basınında çok geniş yer bulmuş, müthiş bir sempati ve ilgi yaratmıştır.

Çünkü Latife Hanım, Türkiye'deki dönüşümün vücut bulmuş halidir.

Modern Türkiye'nin, modern yüzüdür.

Bu yüz, Ankara'ya yönelik algıyı değiştirmiştir.

Hem uluslararası imajımızı güçlendirmiş, hem de Lozan'daki Türk heyetinin elini güçlendirmiştir.

Nikah tarihi de bu anlamda çok çok önemli olmuştur.

Lozan Antlaşması, sadece Kurtuluş Savaşı'nın neticesi değil; aynı zamanda, kadın-erkek eşitliğinin zaferidir.

* * *

Lozan Antlaşması, sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu değildir.

Kadınların eşit eğitim, medeni nikah ve boşanma en doğal haklarıdır.

Yine aynı şekilde, velayet, miras, seçme seçilme, meslek edinme, çalışma hayatına katılabilme özgürlüğü, eşit işe eşit ücret, kürtaj, gebeliği önleme ve kızlık soyadını kullanma en önemli haklarından bazılarıdır

... ...

Lozan Antlaşması, kadınların kafesten peçeden kurtulmasının antlaşmasıdır, kadınların sokağa çıkabilme özgürlüğüdür, seyahat özgürlüğüdür, yanında erkek olmadan restorana, sinemaya, tiyatroya, konsere gidebilme özgürlüğüdür, sanatçı olabilme özgürlüğüdür, spor yapabilme özgürlüğüdür.

Lozan Antlaşması, kadınların artık bu topraklarda “ikinci sınıf insan olmadığının” belgesidir.

* * *

Avrupa'nın en köklü üniversitelerinden olan Viyana Üniversitesi 2015 yılında açtığı küresel sergide, dünya kadınlarına tarih boyunca “rol model” olmuş 36 kadın saptanmış; büstleri üniversitenin avlusuna yerleştirilmiştir.

Dünya çapındaki o 36 öncü kadından biri de Latife Hanımefendidir.