*** Ekonomist değil gazeteciyim, ama yerine göre, Anadolu’nun orta yerinden, halkın tam içinden ekonomiye kimi ekonomistlerden daha gerçekçi bakabildiğimi fark edebiliyorum. Birinci söylemek istediğim şu: Halkı ezim ezim ezdikten sonra, enflasyon artışını frenlemeyi herkes başarabilir. Bu ülkede, bana göre halkın yüzde 30’u iyi gelire veya varlığa sahip. “Refah ölçüsü” olarak karşımıza çıkarılan “lüks konut, yazlık, yat, araba, inanılmaz restoran hesapları” gibi akla ziyan savurganlık örnekleri bunlara ait. Geri kalan yüzde 70’in bir kısmı iyi-kötü hayatını idame ettiriyor, en azından muhannete muhtaç olmuyor. Daha dipte kalanlar ise, açlık sınırında hayatta kalmaya çalışıyor.
*** Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyonla mücadele gerekçesiyle “tasarruf” tedbirlerini uygulamaya koymuştu. Nerede tasarruf yapılıyor bu ülkede? En alttakilere yönelik hizmet kalemlerinde, küçük işlerde…Yukarılarda itibardan tasarruf edilmiyor. Bir de, kamuda verimliliği sağlamaya dönük en küçük bir çaba yok. Başta “liyakat” gözetilmediği için…Üretime hiçbir katkısı olmayan alanlarda kadro yığılmaları yaratıldığı için…Teknik elemanlar masa başına oturtulduğu için…Eğitimin kalitesi düşürüldüğü için…
*** Şimdi, “asgari ücret” üzerine ahkâm kesme zamanı. Yurt içinden-dışından birileri, enflasyonu azdırmamak için asgari ücrete zammı sınırlı tutmak gerektiğini savunuyor. Muhalefet ise kafadan rakamlar atıp duruyor. Ben de bulunduğum yerden, küçük ve orta ölçekli işletmelerin dikkate alınması gerektiğini yıllardır haykırıp duruyorum; “Asgari ücret, yaşanabilir bir rakam olmalı, ama aynı zamanda, istihdamı caydırmayacak ve KOBİ’leri batırmayacak şekilde devlet destekleri sağlanmalı” diyorum. Devlet aygıtını hantallıktan kurtarıp, tarım-hayvancılık, sanayi ve hizmet alanlarında üretimi güçlü biçimde desteklemenin kaçınılmazlığına dikkat çekmeye çalışıyorum.
*** Ekonomik bakımdan güçsüz kalan ülkelerin, bağımsızlıklarını korumakta zorlanmaları kaçınılmazdır. Hele de gelir adaletsizliklerinin ulusal birlik ve beraberliği bozması, asıl “beka” meselesidir. Orta tabaka, yani çift-çubuk sahibi çiftçi, esnaf, tüccar, memur, küçük işletme sahibi sanayici, iş insanı, toplumun omurgasını oluşturur. Bu kesimleri, bırakın açlık sınırını, yoksulluk sınırına iteklemek bile, toplumsal dokunun bozulması sonucunu doğurur ki, telafisi mümkün olmayan sıkıntılar açabilir.
*** Kaynak tüketen bir kara deliğe dönüşen devlet aygıtında verimliliği sağlayacak, adaleti, liyakati esas alacak adımları atmak, ekonomi yönetiminin önceliği olmalıdır, bu bir. İkincisi, asgari ücret, emekli aylıkları “yaşanılabilir” bir seviyeye getirilirken, küçük ve orta ölçekli işletmeleri destekleyecek bir program mutlak surette uygulamaya konulmalıdır. Yoğun şekilde işçi çıkarılmasına veya iflaslara yol açacak bir dayatmanın, ülke ekonomisinde çok daha büyük yaralar açacağı hesaba katılmalıdır. Bizden hatırlatması.