Dün Antalya merkezini yaya gezdim.
100. Yıl caddesinden başlayıp,
Yivli minareye kadar.
100. Yıl caddesinin Mark Antalya caddesine kadar olan,
Neredeyse her dükkân telefoncu,
Ya da telefon malzemesi satmaktadır.
Kalanlar da “Simitçi Kafe”.
Cadde üzerindeki Kızılcakaya mahallesinden başlamak kaydıyla,
Yivli minareye kadar her cadde kenarı araba park yeri gibi.
20 gündür Antalya’dayım ve sadece 2 kez trafik polisi gördüm.
Otobüs duraklarına,
Yaya kaldırımlarına,
İşyerleri önüne,
Araç çekmek neredeyse meşru görülmekte,
Tabela sayısı o kadar çok ki,
Neredeyse her binanın tabandan,
Tavana kadar asılı.
Adeta her şeye reklam.
Antalya gibi birçok şehirde olmasına rağmen,
Özellikle Antalya’da binaların önü açık.
Hatta gezinme,
Ya da hava alma yeri.
Ama neredeyse tüm Antalya esnafı malını bu koridorlara dökmüş,
Ve oradan satmaktadır.
Şehrin en merkezi yerindeki Muratpaşa Camisi çok önemlidir.
Neredeyse tüm cenazeler buradan kalkar.
Caminin için bisiklet ve motosiklet parkı olmuş.
Dışı mı?
Küçük küçük dükkânlarda ya dini,
Ya da o içerikli kitap satan mağazalarla dolu.
Caminin önemli bir kısmı o esnaf tarafından,
Sabahın erken saatlerinde arabalarıyla doldurulmuş.
Temizlenmesi,
Ya da başka bir aracın oraya girmesi olanaksız.
Bu yüzden de temizliğinin yapılması neredeyse olanaksız.
Böyle bir caminin etrafı neden birilerinin kontrolü altında?
Bunu görünce adeta ölümümü bile başkalarının etkisine,
Belki de güdümüne bırakmış oluyorum kendimi.
Sanki cami tüm inananların değil,
Birilerin camisi gibi geliyor bana.
Bu da beni hem ürkütüyor,
Hem de inancım adına korkutuyor.
Uzun süredir kaldığım Antalya’da ölsem bu insanların üzerimdeki etkisinden korkuyorum.
Adeta ölü yer gibi.
01.07.2022 – Antalya