Hey gidi Koca Demirel…
Ne büyük, ne olgun, ne hoşgörülü devlet adamıymış ama değerini bilememişiz.
Neler söylenir, neler yazılır, ne yakıştırmalar yapılırdı kendisi için.
Güler geçer, hatta alkışlardı; o tatsız yakıştırmaları yapanları…
Bugün hayatta olsaydı eğer; günümüzün hazımsız liderciklerine kim bilir neler söylerdi…
… …
Işıklar içinde uyusun; bir gün Süleyman Demirel'e, halka açık yaptığı toplantıların birinde, ülkenin durumu hakkında ne düşündüğü sorulmuş.
Demirel, kendisine bu soruyu yönelten kişiye şöyle yanıt vermiş.
“Soruna bir fıkrayla yanıt vereyim de pazar neşesi olsun" deyip; başlamış anlatmaya…
“…Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış.
Bir gün bir fırının önünden geçerken, Kadı Karakuşi’nin burnuna, güzel bir koku gelmiş.
Karakuşi, şöyle bir sağına soluna bakınmış; önünden geçtiği fırının vitrininde sahibini bekleyen güveç içinde, nar gibi kızarmış nefis bir ördek görmüş.
Kadı Karakuşi, “Bunu alıyorum, paketle…” demiş fırıncıya.
Kadıya itiraz etmek kimin haddine; fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş Kadıya.
Az sonra da ördeğin sahibi gelmiş; “Nerede benim ördek?” demiş, fırıncıya.
Fırıncı boynunu büküp:
- 'Uçtu' deyince iş kavgaya dönüşmüş.
Kavga sırasında fırıncı, araya giren gayrimüslim bir müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış...
Gayrimüslim vatandaş da peşine düşmüş kaçan fırıncının...
Fırıncı bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş; hamile kadın o an çocuğunu düşürmüş.
Bu kez de çocuğunu düşüren kadının kocası düşmüş fırıncının peşine…
Fırıncıyı kovalayan bir iken, iki olmuş.
Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı'nın karşısına çıkarmışlar.
Kadı sırayla sormuş...
Ördeğin sahibi, “Bu adam ördeğimi hiç etti” diye yakınmış kadıya.
Kadı Karakuşi, fırıncıya sormuş:
- 'Ne yaptın bu adamın ördeğini?'
Fırıncı
- 'Uçtu' demiş.
Kadı, kara kaplı defterini açmış:
“'Ördeğin karşısında, ‘tayyar’ yazılı. Tayyar 'uçar' anlamına gelir. Bu durumda ördeğin uçması suç değil' diyerek, fırıncının, ördek işinden beraatına karar vermiş.
Sonra da gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş. Onun şikâyetine de kara kaplı defterinden bir madde bulmuş:
- 'Her kim, bir gayrimüslimin iki gözünü çıkara, bu durum da o Müslim’in de tek gözü çıkarıla...
Davacı:
- 'Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?' diye sorunca; Kadı Karakuşi; “Bu durumda da Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız.”
Tek gözlü gayrimüslim, bakmış ki diğer gözünden de olacak; şikâyetinden hemen vazgeçmiş; fırıncı, bu davadan da beraat etmiş.
Sonra çocuğunu düşüren kadının kocasına dönmüş Kadı Karakuşi…
“Karını bu adama vereceksin, bu adam senin yerine yeni çocuk yapacak.
Bu durumda kadının kocası da davadan vazgeçmiş. Fırıncı bu davadan da kurtulmuş.
Kadı dönmüş Yahudi'ye: ‘Senin şikâyetin nedir bre be adam?'
Yahudi bir süre düşündükten sonra ellerini açmış; ‘Ne diyebilirim ki Kadı Efendi’ demiş; ‘Adaletinle bin yaşa Sen’!”
… …
Demirel bu fıkrayı anlattıktan sonra kendisini dinleyen topluluğun içindeki soru sahibinin gözlerinin içine bakarak, kendine özgü şivesiyle; “Kıssadan hisse” demiş; “Ananı, öpen kadı ise, durup düşüneceksin.. Bugün ülkedeki durum bu! Agnadın mı?”
* * *
Yirmi yıldır ülkemizdeki durum ışıklar içinde yatsın, aynen Demirel’in söylediği gibi…
O nedenle sızlanmayı bırakın, demokratik yolları zorlayarak kadıdan kurtulmanın koşullarını zorlayın.