Anadolu’da Bir Hekim: Albert Eckstein “Çorum ve Köyleri İzlenimleri”

Abone Ol

Öğleden sonra kazı alanı olan Alacahöyük’ü görmeye gitmeye karar verdik. Harika Almanca konuşan banka müdürü Doktor İbrahim'in dışında Belediye Reisi Pertev Kalelioğlu da bize eşlik etti. Yaklaşık 50 kilometre arabayla gittik. Sonuna doğru patikalardan ve çok değişken yollardan geçtik. Önce daracık bir vadi, sonra yüksek çalılarla örtülü bir yola dönüşüyor.

200 yıl önce burada daha da büyük ağaçlar ormanlar yetişmiş olmalı. Alacahöyük’ te kazı liderinin yaşadığı yerin yanında arabamızdan indik.  Ekibin lideri olan Doktor Hamit (Dr. Hamit Zübeyr Koşay, Türk Tarih Kurumu, Alacahöyük Kazı Başkanı) bize aktif olan kazı yerini ve bu yılki kazılardan çıkanların sergilendiği müzeyi detaylı gezdirdi. Şu anda kazılar Hititler (MÖ1800-1200) katmanında sürüyor. Fakat yine de bazı yerlerde bakır çağına ait eşyalar da bulunuyor. Yaklaşık 100 yıl önce Hamilton, köyün girişinde tuhaf süsleri olan ikili kartal sfenksi bulmuş. Kartalın pençelerinde de birer tavşan var. Bugüne kadar Alacahöyük bir Hitit yaşam yeri olarak biliniyormuş. Birkaç yıldır kazılar daha sistematik bir şekilde yapılıyor. 

Köyün girişindeki sfenksler hala iyi korunmuş. Biraz ötede iki yanında bir sarayın giriş kapıları var. Bu kapıların da temel taşları şimdilik ortaya çıkarılmış. Ortada bir köy basamak, basamak kazılmış ve bir taraftan bakılınca mabet olduğu anlaşılan bir alanın da dış hatları açığa çıkmış. Her gün burada yüzlerce tabak, kırık parçalar ve başka günlük eşyalar bulunuyor. Geçen yıl örneğin ihtişamlı altın takı ile birlikte altın gamalı haç bulunmuş. Büyük ihtimalle bir kraliçeye ait olan bu eşyalar şimdi Ankara'daki müzede sergileniyor.

Bizim gözlerimizin önünde üstünde gamalı haç olan (Çok çok eski bir güneş sembolü) bir tuğla buldular. Yanında pek çok kırıklar ve bir tabak müzede birkaç gün önce bulunmuş olan pişirilmiş ve renkli cilalanmış bir aslan kafası gördük. Dahası tuhaf süslerle bezeli mühürler, resimli ve cilalı üzerinde savaşan adamların tasvir edildiği kırık parçalar.

Bin yıllar öncesine dönüp bakabilmek alışılmadık bir deneyimdi. 3000 yıl kadar önce Hititlerin kültürü çok güçlü imiş. Bir halkın yükselişi ve düşüşü. Her şeyden önce zamanlarına göre yüksek bir sanatsal üretkenlikleri olmasından ve zamanla bu üretkenliğin az ya da çok yitirilmesinden anlaşılabiliyor. İnsan buradaki gibi katman, katman kazılı şehirleri görünce gelişme ve gerilemenin ritmini vücut bulmuş halde görüyor.

Bu dokunaklı deneyimden sonra köyün bu sırada toplaşmış olan çocuklarına baktık. Burada da çiftçilerin nasıl doktora koşa koşa geldiklerini görmek Vali için şaşırtıcı oldu. Daha sonraki işlemlerimizde bu bize faydalı olabilir.

Burada çok sıtma vakası var. Gördüğümüz 100 çocuktan 65 tanesinde tanı koyabildik. İyi ki yanımızda bol miktarda kinin vardı. Kininin değerini çiftçiler çok iyi bildiklerinden hemen başına üşüştüler. Çocukların sağlık durumu hiç de sevindirici değildi. Sıtmanın yanı sıra bol miktarda anemi ve raşitizm de gördük. 

Akşam geç saatte ay ışığı altında muhteşem bir araba yolculuğu ile geri döndük. Yolda Ankaralı bir arabaya rastladık. Arabada Profesör Leux (Mineralog) ve ailesi vardı. Bizi Çorum’da sıcak bir banyo bekliyordu. Bu büyük bir misafirperverlik göstergesiydi.

27 Temmuz 1937  Bugün çok erken uyandık ve daha kahvaltı bile yapmadan şehirde bir tur atmaya çıktık. Bilen bir kişinin rehberliğinde Avrupa'daki eş değerlerine göre çok daha insani olan iki hapishaneyi de gezdik. Birinde gölgelik bir avluya bakan, yerle bir hizada olan binada tutuklular el işi yapmakla görevliydi. Parmaklıklı pencereler normal bir evin pencereleri gibi genişti. Bir grup mahkûm rahatça ziyaretçileri ile görüşüyorlardı. Daha büyükçe olan diğer hapishanede mahkumlar, avluda ve kısmen de birinci katın verandasında gezebiliyorlar. Hapishanenin tamamı bir Han'ın önünde kurulmuş. Buradan küçük delikleri olan bir kubbe ile kapatılmış olan buhar odalarıyla, büyük temiz banyoları görebiliyoruz. Diğer serin odalarda çepeçevre banklar ve insanların üstlerinde rahatlayabileceği temiz çarşaflar.

Pazarda hareket çoktan başlamıştı. Çok sayıda bakır ustası. Burada hala el işi gerçekten yaşıyor.  Öğleden sonra ayın 25'inde gittiğimiz köylerin kontrolüne gidiyoruz. 300 aşılanmış kişiden sadece %11'i pozitif, yanı sıra birkaç köy tamamen temiz. Akşam Sağlık Müdürü ile tavla ve yemek. Çok bol, zengin bir yemek.

 28 Temmuz 1937 Samsun

Dokunaklı bir ayrılıktan sonra 28 Temmuz sabahı Eckstein ve ekibi, otobüse binerek Merzifon üzerinden Havzaya gider, Havza’dan da trenle Samsun’a geçerler.

Kaynak: "Nejat Akar, Alp Can, Ayşe Aysu Oral. Anadolu'da Bir Hekim. Ankara Üniversitesi Kültür Yayınları, Ankara, 2017."                                                                                            

Not: Bazı fotoğraflar Cambridge Üniversitesi  Dijital Kütüphanesi'nden, bazı fotoğraflar da Çorum Belediyesi Kent Arşivinden alınmıştır.