AMELLERİN ÖZÜ İHLAS
Allah Teâlâ'nın rızasını kazanabilmek, ihlastan geçer. Herhangi bir işi güzel bir niyetle, saf bir kalp ile yapmak, o işe başka bir şey karıştırmamak anlamına gelen ihlas, gerek ibadetlerde gerekse diğer davranışlarda Allah'ın rızasını gözeterek hareket etmek; riyadan, gösterişten ve Allah'ın rızasına ters düşecek tavırlardan şiddetle kaçınmak demektir.
İnanç, ibadet ve davranışlarımızın Allah Teâlâ nezdindeki değerlendirme ölçüsü, ihlastır. İhlassız yapılacak amellerin, Allah katında bir değeri yoktur. Nitekim Rabbimiz, Kur'an-ı Ke-rim'de yüce zatına samimiyetle ve ihlasla ibadet etmemizi doğrudan doğruya emir buyurduğu(1) gibi, bazı ayet-i kerimelerde de itikat, ibadet ve her türlü hayırlarımızın geçerliliğini sağlayacak asıl unsurun ihlas olduğunu ifade etmektedir.(2)
Peygamber Efendimiz de: "Şüphesiz ki Allah Teâlâ, sadece kendisi için ve sırf kendisinin rızası gözetilerek yapılan amelden başkasını kabul etmez."(3) buyurmaktadır.
Müslüman olarak hiç bir zaman şu gerçeği hatırdan çıkarmamalıyız: Bizim bütün davranışlarımız, sözlerimiz ve kalbimizden geçen her türlü düşünce Cenab-ı Hakkın bilgisi dahilindedir.(4) Bu sebeple bütün davranışlarımızda insanların değerlendirmesini hesaba katmadan önce Allah Teâlânın değerlendirmesini hesaba katmalıyız.
Allah'ın rızasını kazanma niyetiyle Müslümanın yaptığı her meşru iş, adeta bir ibadet gibi kendisine sevap kazandırır. Bu bakımdan Müslüman, ilim öğrenirken, iş hayatında, mesleki çalışmalarında, ailevi ve içtimai münasebetlerinde, daima niyetini düzgün tutmalı ve Allah'ın rızasını gözeterek hareket etmelidir.
Yazımızı bir hadis mealiyle bitirelim:
"Şu üç meziyete sahip olduğu sürece Müslümanın kalbi kin, husumet ve şer taşımaz: Herhangi bir işi sırf Allah için yapmak, Müslümanların başındaki insanlar için hayır dilemek ve Müslüman topluluğundan asla ayrılmamak."
(1) Zümer 2,11.14, Gafir: 14, 65; Beyyıne: 5.
(2) Hac: 37.
(3) Nesai, Cihad: 24; Ahmet b, Hanbel IV/126. (4] Al-i imran: 30.