Çorum'un kendi girişimci ruhuyla, cesaretiyle, özverisiyle Anadolu bozkırında bir "sanayi vahası" yarattığını yüzlerce kez yazdım. Bu atılımıyla Çorum, "Anadolu Kaplanları" arasına adını yazdırdı, "KOBİ Başkenti " diye tanımlandı ve "kalkınmada Çorum modeli" diye bir ekonomik değerlendirmenin konusu oldu.
Sonrasında ise, adeta "Bu Çorum da fazla oluyor" denilircesine, önüne setler çekilmeye başlandı, özellikle "adalet adına adaletsizlik örneği olan" OHAL teşvikleriyle sanayileşmesi duraksatıldı. "Sanayileşme yolundaki kent" konumundan "sanayi kenti" statüsüne bir türlü geçemedi. Yola birlikte çıktığı kentlerle arasındaki mesafe açıldı. Özetle, bu kentin girişimci ruhu, ortaklık kültürü, kalkınma heyecanı, atılımcı enerjisi, devlet eliyle baltalandı.
Çorum bugün de, kendi dinamikleriyle sanayileşme çabasını sürdürüyor, özellikle kentsel büyümesini sağlayarak yoluna devam ediyor. Kırsaldan göç vermesine rağmen kent nüfusu 250 bin eşiğini aştı ve düzenli olarak da artıyor. Sosyal kurumlarıyla, kentsel donatılarıyla "büyük kent" olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Ama, bırakalım 100 yıl önceyi, 1980'lerde gündeme geldiği ve 1990'ların başında devletin yatırım programına girdiği halde, çeyrek asırdır gerçekleşmeyen, henüz fiilen ne zaman başlanacağı da belli olmayan demiryoluyla, kurulan barikatlar nedeniyle hiç olmayacakmış gibi duran havaalanıyla, temel altyapı yatırımları yönünden ihmal edilmişliği de devam ediyor.
Bu böyle sürüp gidemez, Çorumlu bu toprakların sığınmacısı, üvey evladı değildir. Bu milletin asli unsurudur, onurlu bir parçasıdır. Çorumlu'yu adam yerine koymamak kimsenin haddi değildir. Çorumlu, devletin rutin yatırımlarıyla avutulamaz. Kalkınma ve büyüme çabasına hak ettiği devlet desteğini istemesinden daha tabii bir şey yoktur. Hiç kimse Çorumlu'yu "eline vurulup ekmeği alınacak" avanak yerine koyamaz.