ALİ EKBER BEYAZ’IN DENEMELERİ SARI KANTARON

Abone Ol

Amasya’nın, Gümüşhacıköy’ü, Beden köyünde 1965 yılında doğan Ali Ekber Beyaz öğretmen kökenli şair ve yazarlarımızdan. Zonguldak, Hatay, Tunceli illerinde fizik öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra, halen Çorum’da göreve devam ediyor.

İlk şiir kitabı Hasretin Vardı ile tanıdığımız yazar, peşinden Susar Güneşin Çocukları’nı okuyucu ile buluşturdu. Şimdi ise yazarı deneme türünde yazdığı yeni eseri “Sarı Kantoran’la” tanıyoruz. Biz daha çok bu tür üretken, eğitimci kökenli  yazar ve şairleri yazın tarihimizde Köy Enstitüleri’nden tanıyoruz. Ancak belli ki yazar bu soylu geçmişten el almış. İki etkileyici şiir kitabının arkasından denemelerle okuyucuyu buluşturması üretkenliği övgüye değer.

Deneme yazını edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Fakat yazın  türlerinin en zoru ve belki de en çok birikim gerektiren bir alanı olduğunu belirtmeliyim. Deneme yazmak için kalemi elinize almak yetmiyor. Belli bir entelektüel birikime sahip olmanın ötesinde, taşmak gerekiyor. Yazarın konuları ele alış biçimi ve anlatımı ile doyurucu ve hakkını veren sunum yaptığını görüyoruz.

Deneme türünün dünya edebiyatındaki öncülüğünü ve başlangıcını Fransız Düşünür Montaiğne yapıyor. Andre Gide Ingiliz yazar Thomas Stearns Eliot, Albert Camus…gibi yazarlar deneme türünde eseri olan batılı yazarlardan bazıları.

Ülkemizde de hatırı sayılır deneme türünde yazın ustası vardır. Yine Türk edebiyatında gelişmiş bir tür olarak karşımıza çıkıyor. Ağırlıklı olarak sanat, şiir, roman, doğa, dil, şehir, felsefe, din, siyaset gibi, hemen her konuda oldukça yoğun bir deneme çalışmasının olduğunu görüyoruz.

Türk yazın tarihinde ilk bakışta karşılaştığımız deneme yazarları cumhuriyet döneminde; Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüpoğlu, Suut Kemal Yetkin, Mehmet Kaplan, Nurettin Topçu, Salah Birsel, Vedat Günyol, Enis Batur, Cemil Meriç, Uğur Kökden, Erdal Atabek…gibi yazarlar göze çarpıyor.

Ali Ekber Beyaz doğayı, insanı ve toplumsal ilişkileri iyi bir gözlem, ender betimlemeler, olayların içtenlikle samimi anlatımı yönünden, okuyucu ile güçlü bir bağ kuruyor. Okuyucuda yazarın anlatım sarmalına kendisini kaptırıyor, her bölümü bir solukta okuyorsunuz. Konuyu sadece anlatmıyor, düşündürüyor yön veriyor.

Olaylara sıradanlığın ötesinde farklı bir bakış açısı ile yaklaşıyor. Örneğin çiğdemi, menekşeyi anlatıyor. Onun  doğal güzelliği, yaşama ortamı, geçmişten bugüne o çiçek hakkındaki toplumsal algılara, mitolojik etkilere kadar iniyor. Ele aldığı konularda boşluk bırakmıyor. Konuları dikkatlice okuduğumuzda çoğumuzun baktığı konuları, yazarın bakmaktan öte gördüğünü anlıyoruz. Görünümü özgün bakış açısı ile gerek kendini, gerekse kendi kültür birikimini, akıcı ve sade bir dille anlatıyor.

Yazar, irdelemelerinde tamamen kendini, kendi bilgi ve kültür birikimini ve beğeni düzeyini temel alıyor. Olgu, olay ve durumları, sıradan insanın göremediği, farkına varmadığı, incelikleri ayrıntıları, bilgi, deney ve birikimleri ile birleştirip okuyucuya ilginç hale getiriyor.

Yazarın ilk deneme kitabı olduğu halde, konuları üzerine derin düşünce ve analiz yapması, farklı bakış açıları ile okuyucuyu düşündürmesi, etkileyici oluyor ve okuyanda iz bırakıyor.

Yazar 183 sayfalık kitapta 42 ayrı konuya değiniyor. Kitap adını bir yayla çiçeğinden alıyor; “Sarı Kantoran”. “Bu bölgede de epeyce yoğun sarı kantaronlar. Kümelenmişler, ayrışmışlar, uzaklaşmaya çalışmışlar çam ağaçlarından. Yan yana olmak istememişler. Karışmasın kokuları çam kokularına diye. Kokuları kekik tarzında, ancak çok daha keskin. Yağlı ve tohumlu bir bitki. Yağı ve tohumları her derde deva. Sağaltan, iyileştiren. Henüz bizim yörelerde bu özellikleri bilinmezse işlenmezse de.” (s. 37-38)

Kitaba kısa bir önsöz yazan Doc. Dr. Yusuf MURATOĞLU; “Denemelerinde yalın bir dille yaptığı betimlemeleriyle insanların hayat tarzını, kaygılarını sevinçlerini ve umutlarını ele almaktadır. Emekçilerin, köylülerin, gençlerin sorunları ile, siyasal ve toplumsal sorunlara değinmektedir.” Derken, haksız değildir. (s. 4)

Barışa Özlem başlıklı yazısında şöyle diyor yazar; “Ancak görülmez insan türü dışında kendi varlığını sürdürebilmek için, kendi türüne bilerek zarar vermek. Bir arada olabilmek, evet birlikte olabilmek: Başaramaz mı insan bunu aklını kullanarak. Tarih, hayvanın başardığını insan neden başaramaz diye sorgulamaz mı?” (s. 21)

Sarı Kantaron okunduğunda zamanınız boşa gitmeyecek, aksine çok şeyler öğreneceğiz. Okumamış olmanın bir eksiklik olacağına inanıyorum. Başlayınca elinizden bırakamayacağınız bir eser. Ne mutlu ki cumhuriyet böyle nitelikli değerler yetiştirmiş. Kutluyorum.

Sözü, Alman düşün adamı Friedrich Nietzsche’nin bir sözü ile bitirelim; “Önsöz yazarın, sonsöz okuyucunun hakkıdır. Buyur, okuyucu: Oku ve sonra hakkını kullan”

Yeni eserlerde buluşmak dileğiyle.  

Sarı Kantaron; Baygenç Yayıncılık PK. 66 Alanya/Antalya 1. Baskı s.184 2024