AH ŞU MİKROPLAR
İnsanlar, bu mikroorganizmalara ölüm ve felaket getirici etkenler olarak bakarlar. Sadece bu kadar mı? “Ne mikrop heriftir o…” veya “O az mikrop değildir…” gibi ifadelerde görüldüğü gibi çıplak gözle görülemeyen mikrobu çevrelerine zarar veren tipler içinde bir sıfat olarak kullanırız.
Bu tümceleri yazarken ilkokul yıllarıma doğru ışınlanıyorum. 1958-1963 dönemi… İstanbul Aksaray’daki Oruç Gazi İlkokulu… Ah bu yazı denen canlı… İstediği yere çeker götürür sizi.
O dönemde Cumartesi günleri hem iş günü idi hem de okullar açıktı. İşyerlerinde mesai ve okullarda dersler saat 13.00’de biterdi.
Bizim okulun bir müsamere salonu vardı ve bu yerde her hafta sonu olmasa da bizlere film gösterileri yapılırdı. Şarlo’nun sessiz sinema örneklerini ve Türk sinemasının “Bir Millet Uyanıyor” gibi filmleri izlediğimiz belgeseller de gösterilirdi.
Ben fakiri zaman tüneline çeken de belgesel filmler oldu yazıyla halleşirken. Önemli haftalar geldiğinde örneğin Verem Savaş Haftası gibi öğrencileri bilgilendiren belgeseller izlerdik.
Şu mikrop kelimesinin yaptığı işe bakar mısınız? Verem Savaş belgeselinden öğrenmiştik ki verem mikrobu hepimizin vücudunda vardır. Eğer biz sağlıklı beslenmez, temizliğe dikkat etmezsek ve havası kirli ortamlarda uzun süre kalırsak vücudumuz zayıf düşer, verem mikrobu da bu durumdan yararlanarak bizi hasta eder. Demek ki her şey bizim elimizdeymiş. Önce temizlik ve sağlıklı beslenme…
Dr. Arslan Mayda, “Tıbb-ı Nebevi-Koruyucu Hekimlik” adlı kitabında mikroorganizmaların dünyadaki hayatın devam etmesi için anahtar bir rol üstlendiklerini, beslenmek için de hayvan ve bitki artıklarını kullandıklarını anlatmaktadır.
“Canlılarda 25’in üzerinde element, organik bileşikler hâlindedir. Bunların her birinin ayrı mikroorganizma gurubu ile parçalanıp tekrar hayata kazandırılması baş döndürücü bir organizasyondur. Yeryüzündeki bu büyük olay eskiden beri ‘ölüler çürüyor’ denilip geçiştirilmiştir. Kabaca bakıldığında bu doğrudur, ancak bilimin gözüyle ayrıntılara inildiğinde karşımıza olağanüstü bir işleyiş çıkmaktadır. Bitki ve hayvan artıklarının yeryüzünden temizlenmesi, temizlenirken de bunların toprağın unsurları hâline getirilerek yeniden bitkilerin beslenmesi için sunulması son derece ciddi ve önemli olaylardır.”
Yazının canı ile belleğin kuytuları ip çekişiyor sanki… “Topraktan geldik toprağa gideceğiz.”
Şirazlı Şeyh Sadi alıyor sözü…
“Dikensiz gül bulmak mümkün değilse de gül bahçesinde
Dikensiz gülüdür cihanın güzel ahlak sahibi insan”
Beden temizliğini taçlandıran manada temizlik olan güzel ahlak değil mi?
Behişti’nin dizeleriyle bitirelim yazımızı… “Gülizar-ı vücudunun gül-i handanıdır /
Buy-ı hoş ana hulk-ı hasen renk ana irfan”
Günümüz Türkçesiyle söylersek…
“Açılmış gülüdür varlık bahçesinin insan
Kokusu güzel ahlak bu gülün, rengi de irfan”