Erkek çocuk okursa kadı;
kız okursa cadı olur!
Okumuşu, okumamışı fark etmiyor. Kahvehanelerde, eğitim sendikalarının, derneklerin dernek evlerinde satranç dışında oyun oynayanlar rakiplerinden üstün olmak için çalışırlar. Ödenecek çay parasından daha önemlidir, oynanan kağıt ve okey oyununda başarılı olabilmek. Oyunculardan biri, önceden aldığı yenilginin öcünü alabilmek; onun yakın arkadaşları da bilmem kaçıncı kez rakibini yenmiş olarak masadan ayrılmak ister.
Çay, kahve içmek bahane; arkadaşı yenmek şahanedir!
Evlerde birden fazla televizyon olduğuna göre dileyen televizyonlarda yapılan tartışmaları, dileyen dizileri izler. Uzmanlar gündemde yer alan konuları bizim anlayacağımız şekilde yorumlar. Dizilerde yaşanan olayları nefeslerimizi tutarak izleriz. Ertesi gün neleri konuşacağımız belli olur. Daha çok konuşmayı, bizim için doğru olanları başkalarına anlatmayı çok severiz.
Arkadaşların daveti üzerine gittiğim bir kurumda onlar konuştular. Ben dinlemekten sıkıldım. Kitaplık olarak ayrılmış olan salon kaliteli mobilyalarla döşenmiş. Güzel bir kitaplık yapılmış. Raflar kitaplarla dolu. İlgimi çekti. Kısa sürede onları okumam olanaksızdı. Kitaplar, yayınevleri insana nerede olduğunu anlatmaya yeterli oluyor. Bulunduğun alanda farklı düşünceleri anlatan kitapların bulunması yazılı olmayan bir emirle yasaklanmış. Kitapları inceledim. Yaklaşık yüz tane kitap vardı. Anladığım kadarıyla onlar sadece raflara göze hoş görünecek şekilde dizilmiş. Görüntü bozulmasın diye bir daha yerinden alınmamış.
Sonuçta bir şey değişmiyor. Dilediğiniz okula, gençlerin kahve içmek için “takıldığı” yerlere gidin. Mutlaka bu yerlerin bir kitaplığı vardır. Masalarda, sehpaların üzerinde abone olunmuş gazetelerin, dergilerin yanında kitap bile vardır! Teknolojinin gelişmesine ayak uydurmaya çalışan insanların yapacakları işleri çoktur, okumaya zamanları yoktur. Onlar, ilkokul birinci sınıfta başladıkları okuma yazmayı üniversiten aldıkları diplomayla taçlandırmışlardır.
Kitaplar satılmıyor. Satın aldıklarımız ise sadece kitaplıkları süslüyor. Gazete bayileri birer ikişer kapanıyor.
Bizimkiler internette gezinirken, televizyonlarda yüzde yüz yerli yapım diziler izleniyor. Diziler gibi izlediğimiz haber bültenlerinde Lawrence’nin torunları kiralık askerlerin yardımlarıyla insanlara kan kusturuyor.
İngilizlerin asla değişmeyen siyasetleri vardır: İngiltere’nin değişmez dostları, düşmanları yoktur. İngilizlerin değişmez çıkarları vardır. Başarılı olabilmek için yeri geldiğinde azılı düşmanlar dost olur. Yeri gelirse eskimiş dostlar düşman olur. Genellikle düşman görünen dostlar, İngilizlerden daha fazla çalışır.
Bu satırları okuyanlar mutlaka gülümseyecekler, kahkaha atacaklar. Kitap okumayla komşu ülkelerde iç çatışmalar olarak nitelendirilen olayların ne ilgisi olabilir?
Adam haklı!