Abdulkadir Ozulu “Orman ve Toprak Üzerine” yaptığı söyleşide ormanın ve toprağın yaşamımızda en önemli bir unsur olduğunu söylüyor. Bu söyleşiden bazı alıntılar şunlar:
(...) “Çünkü orman gelişigüzel bir araya gelmiş ağaç topluluklarından çok, dünya üzerinde örneği çok az görülen ilginç bir yaşamın birliği ve beraberliğidir.”
(...) “Orman bir sistem bütünlüğü oluşturur. Bu sistem bütünlüğü içinde yer alan her varlık bütünle uyumlu olarak çalışır. Bu doğal uyumlu çalışma insanoğlu tarafından bozulmazsa sürekliliğini sürdürür.”
(...) “Doğal bir sistem olarak orman, ağaçlarla birlikte diğer bitkiler, hayvanlar, toprak organizmaları gibi canlı varlıklarla toprak, su, hava, ışık, sıcaklık... gibi cansız doğal faktörlerin oluşturdukları karşılıklı ilişki ve iletişim dokusunu temsil eden bir doğa parçasıdır.”
(...) “Enerji kaynağı olması ve dünya üzerinde altı bin kullanım yeri olan odun hammaddesinin kaynağı olma gibi orman varlığı ve zenginliğinin insana sağladığı değerlerin bilincinde olmalıyız. Ne yazık ki günümüzde birv arlığın değerini daha iyi vurgulayabilmek için çoğu kez onun ne kadar para kazandırdığı, ne kadar paraya alındığı veya satıldığı söz konusu oluyor.”
(...) “Bazı maddelerin maddi değerlerinin parayla sağlanmasının mümkün olmadığı ve ancak bu kaybı önlemenin yolunun ormanı korumakla ve onun evvelce sahip olduğu zenginliğe ulaşmasına imkan tanımakla mümkün olduğudur.”
(...) “Biz suyun kıymetini kuyu kuruyunca fark ederiz.”
(...) “Bizim dinimiz ağacı kesmeyi değil, ağacı dikmeyi öne alan bir din. Hepimiz defalarca duyup dinlemişizdir. (Kıyamet koparken dahi olsa elinizde bir fidan varsa onu dikiniz) Bu peygamberimizin emir ve tavsiyesidir.”
(...) “Bu ağaçlık alanlar, ormanlar, yağan yağmurların sel haline gelmesine engel oluyor. Yağan yağmur damlalarının toprağa düşüş hızını azaltıyor, toprağa düştükten sonra da suyun akış hızını düzenliyor. Böylelikle ne kadar yağmur yağarsa yağsın toprağı süpürüp götürmüyor yağışlar. Erozyon belasından kurtuluşun en kestirme yolu toprağın boş kalmasını önlemek. Yani meyilli araziler üzerinde ya çayır olacak, yahut da ağaçlar. Ağaç köklerinin ağaçtan daha büyük bir sahaya yayılmış olduklarını çok görmüşüzdür. Her bir kök parçası tporağı yerinde tutan bir çivi gibidir. Bez toprak dağılıp sürüklenmeye hazırdır.”
(...) “Anızı yakmamak çiftçinin faydasınadır. Anızın toprak içinde kalması hem toprağı tutucu oluyor, hem de toprak içine karışmış gübrelenme yerine geçiyor.”
(...) “Biz tembel bir millet değiliz. Biz işimizi bilmez bir millet de değiliz. Lakin biz önce biri yapsın görelim deriz. Görerek yaparız bir işi. Aslında düşünerek yapan insanlar olmamız lazım.”
*
Çorum’un etrafında çok bağ vardır. Hemen hemen her yönündeki bağlar zamanımızda bir gelir kaynağı değildir. Belli bir amaçla kullanılır. Ancak bizim çocukluğumuzda gelir kaynağından öte övünç kaynağı idi de. Abdulkadir Ozulu, bu gelir ve övünç kaynağı olan abğları, 1926 yılında Çorum Vilayet Matbaası’nda basımı yapılan Çorum Vilayeti Ziraat Memuru Ali Haydar Nazif’in yazdığı “Bağcı Çantası” isimli kitaptan araştırmış ve günümüze çok değerli bilgiler aktarmıştır.
Kentimizin iklim ve toprağının bağcılığa çok elverişli olduğunu söylemektedir. Ancak bu bağların gereği kadar bakımının yapılmadığını da vurgular.
Bağcı Çantası’nda günümüze dek ışık tutacak, bağı olanların faydalanacağı çok değerli bilgiler aktarmaktadır. Bağcı Çantası’nda neler yok ki... asmanın çoğaltılması usulleri; çeliğin hazırlanması, dikilmesi, kaç türlü dikilmesi konusunda bilgiler. Bağcılıkta aşı ve kaç türlü aşının olduğu. Yeni tesis edilecek bağlarda yapılması gerekli işler... Ve bunların yıl yıl tatbikatları... Bağlara verilecek hizmetler... Budama ve budama yöntemleri. Bağlardaki hastalıklar ve ilaçların hazırlanması. Bu hastalıklarla mücadelede ilaçların nasıl tatbik edileceği... Ve sonra da hasat...
(SÜRECEK)