50’NCİ YILINDA KKTC…

Abone Ol

20 Temmuz, “Kıbrıs Barış Harekâtı”nın 50’nci yıldönümü idi. Görkemli törenlerle kutlandı. Türkiye’nin iktidarı da muhalefeti de oradaydı.

Ve de 50 yıldır devam eden müzakerelerde, Rumların uzlaşmaz tavrı nedeniyle çözülemeyen Kıbrıs Sorunu için, iktidarla muhalefetin birlikteliği güçlü bir görüntü oluşturdu.

***

Peki, nedir bu Kıbrıs sorunu? Nasıl ortaya çıktı, neden bu noktaya geldi?

Kıbrıs, Tarih boyunca da tüm milletler ve devletler için çok stratejik bir ada olmuştur.

1570-1878 arasında Osmanlı'nın bir parçasıdır. 1878-1959 arasında bir İngiliz sömürgesi ve askeri üssüdür. İngilizlerin 1959 yılında adadan çekilmesiyle de bir ortaklık devleti olan Kıbrıs Cumhuriyetidir.

Ne yazık ki, Yunanistan'da 1967’de yönetime el koymuş olan Albaylar Cuntası tarafından, Kıbrıs'ın ilhakı (enosis) için 15 Temmuz 1974 günü darbe yaptırılır.

O dönemin Türkiye Hükümeti CHP-MSP koalisyonudur. Ecevit Başbakan, Erbakan Başbakan Yardımcısı’dır. Kıbrıs'taki gelişmelere müdahale kararı alınır. 20 Temmuz 1974’te “Kıbrıs Barış Harekâtı” yapılır. 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti olarak, 1983’te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) olarak ilan edilir.

Ama bu güne kadar Türkiye'den başka, ne Türk kökenli bir ülke, ne bir Arap ülkesi, ne bir Müslüman ülke, ne de bir dost ülke KKTC’yi tanımamıştır.

KKTC ve Türkiye yönetiminin uyguladığı siyasetler ise başarısız olmuştur.

O günden bugüne sorunun çözümü için bir adım yol alınamamıştır. Yani kendine yeten bir ekonomi ve de kendini siyasal olarak savunabilecek bir KKTC oluşturulamamıştır.

Hem ekonomik, hem siyasal, hem de askeri yönden, Türkiye'ye bağlı bir ülke konumunda bırakılmıştır. Ve Türkiye'deki kumarhanelerin Kıbrıs'a taşınmasıyla da Kıbrıs, adeta kumar ve kara paranın dolaştığı bir ada haline getirilmiştir.

Ve de bugün, Güney'le Kuzey'in refah seviyesi arasında büyük bir uçurum oluşmuştur.

***

Sonuçta KKTC’de, Türkiye siyasetine yönelik eleştirel bir bakış uç vermiştir.

Nitekim M. Ali Birand'ın 2004 yılı içinde, KKTC’de Üniversite öğrencileriyle yaptığı 32.GÜN programında öğrencilerin, “Bıktık artık Türkiye'den” sözü çok çarpıcı bir dil olmuştur. Hatta bu programın yayını yarıda kesilmiştir.

Oysaki üzerinde durulmamış olan bu söz, Türkiye'nin Kıbrıs politikasına bir uyarı idi.

Ayrıca KKTC’de Sendikalar Platformu 28 Ocak 2011 günü, “Toplumsal varoluş” adıyla bir miting düzenler. Mitinge işçi ve memur sendikaları, muhalefet partileri destek verir. Kıbrıs yönetimi de sessiz kalarak bir nevi destekler olur.

Ama mitingde kullanılan pankartlar, atılan sloganlar ortalığı karıştırır. Çünkü pankartlarda Türkiye aleyhtarlığı vardır. Ankara, ne paranı ne paketini ne de memurunu istiyoruz”, “Kurtarıldık mı Has...tir gibi çok düşmanca ifadeler kullanılmıştır. Türkiye'den de yöneltilen beslemegibi ağır ve incitici ifadeler ortalığı germiştir.

Neredeyse Türkiye ile Kıbrıs Türk'leri arasında bir soğuk savaş oluşur olmuştur.

***

Aslında AB'ye giren Kıbrıs'ın (bize göre Güney Kıbrıs'ın) olanaklarından Kıbrıslı Türkler de özellikle Kıbrıslı gençler ve öğrenciler de yararlanmak istemektedir.       Ama bunun için Güney Kıbrıs yönetimiyle ilişki kurmak, Güney Kıbrıs yönetiminden pasaport almak zorunda kalınmıştır. Ve de çözüme kavuşturulmamış Kıbrıs'taki bu durum Türk gençlerini, genelde Kıbrıs Türk'lerini incitir olmuştur.

Bu nedenle yapılan miting, bazı sloganlar nedeniyle eleştirilmek yerine daha iyi okunmalı idi. Taşınan pankartlar, atılan sloganlar bizleri ne kadar incitse de nankörler anlamına gelecek ifadeler yerine nedenleri daha iyi görülmeye çalışılmalı idi. Kıbrıs Türk'lerinin, özelde Kıbrıs gençlerinin iç dünyası iyi tercüme edilmeli idi.

***

Peki, ne anlaşılmalıdır bu mitingden? Bu tepkilerin nedenleri neler olabilir?

Elbette 1974’de doğanlar bugün 50 yaşındalar ve de 50 yıldır dünyada varlığı kabul edilmeyen, haritada yeri bile olmayan, adeta kimliksiz bir devletin yurttaşı oldular.      

Ve  bugüne kadar da bir nevi vesayet altında yaşadılar.

Oysaki 2004 yılında Kıbrıs'ın (Güney Kıbrıs'ın) AB'ye girmesiyle Kıbrıslı Türkler de AB vatandaşı oldular.

İşte Kıbrıs'ın AB'ye entegrasyon sürecinde açılan sınır kapıları, Rum tarafının cazibesi, KKTC’deki istikrarsızlık ve KKTC'nin ambargo altında ezilmesi Türkiye'ye olan ilgiyi azaltır. Kıbrıslılık ruhunu tetikler olmuştur.

Bu nedenle mitingdeki asıl vurgu, Kıbrıslıların vesayetten kurtulması ve de Birleşik Kıbrıs isteği gibi bir görüntü vermiştir.

Elbette bu durum kanını, canını vermiş Türkiye için kabul edilmesi zor bir seçenektir.

Ama bugün tüm dünya, Kıbrıs'ı tek bir devlet olarak tanımaktadır. Tüm yabancı elçilikler Kıbrıs devleti olarak tanınan Güney Kıbrıs'tadır.

Unutulmamalıdır ki Kıbrıs Türk'leri, Türkiye toplumundan ayrı ve farklı bir sosyolojik-politik özellikleri olan bir toplumdur.

Bu nedenlerle Türkiye siyaseti Kıbrıs sorunu için, KKTC’de iktidar partisi olan Ulusal Birlik Partisi’nin (UBP) “iki devletli” çözüm bakışı ile ana muhalefet partisi olan Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) “federe devlet” bakışı, daha reel bir açıdan değerlendirilmelidir.