Meltem Danışman Çınar’ın sorusu üzerine, Ak Parti’nin ilk kez 2. parti durumuna düşmesinde ekonomik sıkıntıların büyük rol oynadığını, özellikle ağır bir yoksulluğa sürüklenen emeklilerin, ya başka partilere yönelerek, ya da sandığa gitmeyerek tepkilerini ortaya koyduklarını anlatan Yolyapar, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sayın Erdoğan’ın seçim kaybetmemek için yapmayacağı yok, bunu biliyoruz. Bu kez emekliye neden bir şey verilemedi, iyi analiz etmemiz gerekir. Kasa tamtakır, Merkez Bankası rezervleri ekside, tamam ama, benzer durumlarda hep para basılır, vatandaşın iktidardan kopmasına fırsat verilmezdi. İddia edildiği gibi, IMF ile gizli görüşmeler mi var diye düşünmeden edemiyoruz.”
“Ekonominin yerle bir olmasında iki büyük inadın etken olduğunu ben ısrarla söylüyorum. Uygulanan ekonomik politikalar ülkeyi darboğaza sürükledi. Zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu. Günü kurtarabilme adına da, ülkenin en değerli varlıkları Arap sermayesine satılıyor. Vatandaş bu gerçekleri, kendi cebinde metelik kalmayınca anlamaya başladı.”
31 Mart seçimlerinin Türk siyasi hayatında yeni liderler doğurduğunu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın kendilerinde liderlik kumaşı olduğunu kanıtladıklarını, yine Fatih Erbakan’ın Milli Görüş tabanında yükselen bir değer haline geldiğini vurgulayan Mehmet Yolyapar, “Özgür Özel’in de hiç hakkını yememek gerekir. İyi bir genel başkanlık örneği sergiledi. Çok çalıştı. Aday belirleme konusunda çok eleştiri aldı, ama tercihlerinin çoğunun isabetli olduğu da sandık sonuçları ile görüldü.” diye konuştu.
Türkiye’de demokrasinin, hukukun, insan haklarının, barış ve hoşgörünün egemen olabilmesi için, muhafazakâr demokrat, milliyetçi demokrat, liberal demokrat, sosyal demokrat ve demokratik sosyalist, yani demokrat nitelik taşıyan herkesi baş tacı etmek gerektiği görüşünü yıllardır dile getirdiğini de hatırlatan Yolyapar, seçim gecesi CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de benzer bir tanımlama yaptığını belirterek, “Türkiye’yi düzlüğe çıkaracak olan, işte bu demokrasi birlikteliğinin gerçekleşmesidir. Yerel seçimlerde de, partiler arasında sağlanamayan ittifak, halk tabanında sağlanmıştır.” dedi.
Meltem Danışman Çınar’ın Çorum’la ilgili değerlendirmesini sorması üzerine de Mehmet Yolyapar özetle şunları söyledi:
“Çorum Merkez İlçe’de 1. parti olan CHP, çok önemli bir başarı elde etti. AK Parti ile MHP’nin oylarını üst üste koyunca, Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın’ın seçimi açık farkla kazanabileceği tahminleri yapılıyordu, ama öyle olmadı. Muhafazakâr kesimden bir kısım oylar Yeniden Refah Partisi’ne gitti. Başka partiye gitmeyenler de sandığa gitmeyerek tepkisini ortaya koydu. İşte burada, CHP açısından büyük fırsat doğmuştu. Demokrat, sosyal demokrat seçmenler de sandığa gitmeme modasına uymasalardı, ‘ne pahasına olursa olsun vatandaşlık görevimizi yapalım’ deselerdi, dengeler değişebilir ve CHP 30 yıl sonra Çorum Belediyesi’ni kazanabilirdi.”
“Sosyal demokratlar, her şeyi çok iyi bilirler, o yüzden de kolayca ayrışırlar. 1989 yerel seçimlerinde SHP çok büyük başarı elde etmişti. Genel Başkan Erdal İnönü, Genel Sekreter Deniz Baykal…Seçimlerden hemen sonra Baykal, ‘bu başarı benim’ deyip olağanüstü kurultay istedi, ama İnönü’ye yenildi…Çok geçmeden bir daha…Parti tüm enerjisini içeride tükettiği için 1991 milletvekili genel seçimlerinde birinci parti olamadı, koalisyon hükümeti Demirel’in başbakanlığında kuruldu.”
“1989’da seçilen belediye başkanları, başarısızlık algısını aşamadıkları gibi, 1994 yerel seçimlerine de sosyal demokratlar SHP, CHP, DSP diye üç parti halinde girdiler ve Ankara’yı Melih Gökçek’e, İstanbul’u Recep Tayyip Erdoğan’a altın tepside sundular. Türk halkının 31 Mart’ta açtığı krediyi, sosyal demokratların çok iyi değerlendirmesi, fırsatı heba etmemesi gerekiyor. O takdirde 2028’e, Ortadoğu ülkesi olma karabasanından kurtulmuş olarak, Atatürk aydınlığında yürüyebiliriz.”