2016...
Çocukluğunu 60’lı yıllarda yaşayanlar bilir.
Hane başı ortalama üç - dört çocuk,
Anne ev hanımı,
İşçi baba,
Kuş sesi çocuk sesine karışmış mahalle,
Mutlu birey,
Müreffeh şehirler,
Ve geleceğinden endişe duymayan bir ülke.
Okursa devlete memur olurdu çocuk,
Okumazsa babası gibi işçi.
Sosyalist değildi ülke,
Kapitalist te değil;
Din eksenli hiç değil.
Herkes Allah’ını, Peygamberini bilir,
Kutsalına saygı duyardı.
Çorum’da en zengin ile en fakir aynı lokantada,
Ayrı ayrı çinko taslarda mercimek çorbasına kaşık sallardı.
“Aç mezarı yok” deyimi o günlerden kalma sanırım…
Gerçekten aç mezarı yoktu.
Olan olduğuyla yetinir,
Olmayana yardım edilirdi.
Dostluk vardı, arkadaşlık vardı, kardeşlik vardı.
Yıl 2016!..
Uzayı bırak, Milenyumu da geçtik artık.
Herkesin çorba içtiği lokanta da kalmadı ortalıkta, o çorbayı pişiren de.
Bir çocukla başı dertte herkesin.
Hep,
Daha iyi günlere,
Daha iyi yarınlara,
Daha güzel geleceklere diye diye geldik bu zamana.
Ortada bir güruh var ki, din satarak selefeden geçinen,
Bir de devrilmişin üzerine bina dikenler…
Bir garip ülkenin içerisinde bir garip şehir olduk velhasılı.
Eskiden;
İnsanlık vardı memleketimde. Arkadaşlık, yarenlik, dostluk, kardeşlik,
Şimdi;
Milenyumdayız ama
Her şey satılık.
Özellikle de İNSANLIK!
Her gününüz güzel olsun.