2016 YILINA GİRERKEN
Kanlı bir 2015 yaşandı bu ülkede. Kanla başladı, kanla bitti 2015 yılı... Yine de dileğimiz kanla devam etmemeli. Ama bu, dilekle olmuyor bunu bilelim dedik.
Ve de 2015 yılının bazı çarpıcı olaylarını, bir kez daha görelim dedik.
***
Miray bebek 3 aylıktı.
Doğduğunda Cizre'de sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. Güneydoğuda sanki bir iç savaş yaşanıyordu. Yazılı ve görsel medyada haberler, şehitler ve etkisiz hale getirilenler oluyordu.
25 Aralık 2015 günü, Sur mahallesindeki çatışmada Miray bebek öldü. Dedesi Ramazan İnce öldü. Annesi ağır yaralandı, Adana'ya sevk edildi.
Ve Miray bebek güneydoğudaki iç savaşın bir sembolü oldu.
***
3000 öğretmen Cizre ve Silopi'yi terk etti. Daha doğrusu terk edin denildi
Okullar kapatıldı. 14 Aralık 2015 gününden itibaren "hizmet içi eğitime" alındıkları söylendi; "bu eğitimi, memleketlerinde yapabilirler" denildi.
Ama yalnız okullar kapatılmadı. Yalnız öğretmenler terk etmedi bölgeyi. Halk da terk ediyordu, alabildikleri eşya ile doğdukları bölgeden halk da uzaklaşıyordu.
Yani 2015'in son günlerinde, bölge bir savaş hali ile boşalıyordu.
Ve daha vahimi:
Mardin'in Nusaybin ilçesinde görüldüğü gibi, hastanelere gitmek zorunda kalanların beyaz bayrakla sokağa çıktığı görülüyordu.
Ki, bu görüntülerin mesajı, görüntüsünden daha tehlikeli bir oluşumun işareti oluyordu.
* * *
Ve Ankara'da kanlı bir Cumartesi: "Barış Mitingi" kana bulandı. 102 ölü, 246 yaralı...
20 Temmuz 2015 günü Suruç katliamı ile sarsılan Türkiye, 10 Ekim 2015 günü Ankara katliamı ile bir daha sarsıldı.
KESK, DİSK, TMMOB ve TTB'nin "Emek, Barış, Demokrasi Mitingi" öncesinde yapılacak yürüyüş için Ankara Tren Garı önünde toplanılmıştı.
Daha yürüyüş başlamadan patlayan iki bombayla ortalık kana bulandı. Ve Ankara'da, Ankara Tren Garı meydanında Cumhuriyet tarihinin en vahşi, en kanlı günü yaşandı.
***
Ve kadın cinayetleri ve de Özgecan Aslan cinayeti...
Yalnız 2015 yılında 300'den fazla kadın cinayeti oldu bu ülkede.
30 yılda 7 bin şehit veren bu ülke, 10 yılda 5 binden fazla kadın cinayeti yaşadı. Biri doğudaki çatışma ve terör sonucu, diğeri kadına şiddet sonucu idi.
Ve Özgecan Aslan cinayeti, bu şiddet ve bu cinayetlerin en sarsıcı örneği olmuştu. Üniversite öğrencisiydi, 19 yaşındaydı. Mersin'in Tarsus ilçesinde, 11 Şubat 2015 günü bindiği minibüste, tecavüz girişimine direnmişti; öldürülmüş ve bedeni yakılmıştı.
* * *
Ve 2 Eylül 2015... Bodrum kıyılarında yüzükoyun yatan bir çocuk cesedi...
İçinde insani damarı olan herkesi sarsan, eğer utanması gereken bir dünya var ise bütün dünyayı utandıran 3 yaşındaki Suriyeli Aylan çocuk...
Abisi ve annesi de aynı faciada yaşamını yitirmişti; Kobani'den Türkiye'ye sığınan, Avrupa üzerinden Kanada'ya gitmeye çalışan Suriyeli aileden, Ege sularında geriye bir tek babaları kalmıştı.
ABD önderliğinde emperyal güçlerin demokrasi getireceğiz diye işgal ettiği, kimliklere böldüğü, kendi halkına kendi halkını katlettirdiği Irak'ta, Suriye'de ve genelde Ortadoğu'da yaşanan büyük felaketten kaçışın bir göstergesi olmuştu, Aylan çocuğun deniz kenarında yatan cansız bedeni...
***
İşte dileğimiz, 2016 yılında bu görüntülerin olmamasıdır. Ama topluma sinmiş anlayış, tarihîn süzgecinden süzülerek iadesini bulan "Perşembe'nin gelişi, Çarşamba'dan bellidir" denilen bir halk sözüdür.
Yine de dileğimiz, 2016 yılının 2015'in tersi olmasıdır.