14 MAYIS VE 28 MAYIS SEÇİMLERİNE BİR BAKIŞ

Abone Ol

Sonuçta 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri yapıldı. 13’üncü Cumhurbaşkanı seçildi, 28’inci dönem milletvekilleri belli oldu. Yemin törenleriyle yeni bir yasama dönemi başladı.

Aslında Türkiye, 14 Mayıs’ta ve 28 Mayıs’ta tarihinin en kritik seçimlerinden birini yaşamış oldu.

Ama:

-Ekonomik, sosyal ve siyasal krizin zirve yaptığı… 

-Hukukun ve geleceğe güvenin çok tartışıldığı

-6 Şubat depreminin büyük insani ve maddi yıkımlara yol açtığı

Yani bu koşullarda yapılan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Millet İttifakı tarafından sunulan değişim yönündeki beklentiler gerçekleşmedi.

Seçimlerle ilgili tartışmalar ise yüksek sesle devam eder oldu. Özellikle de Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak

Öyle ki, cumhur ittifakının kazandığı, millet ittifakının kaybettiği bu seçimde, seçmeni inciten çok ağır ifadeler kullanıldı.

Geçmişte göbeğini kaşıyanlar, bidon kafalılar diye aşağılanan bu seçmenler, büyük ölçüde cehaletle suçlandı.

Özellikle de deprem bölgesindeki seçmenlere daha da ağır hakaretler yapıldı.

Ve de siyasetin doğasına yakışmayan, siyasetin kimyasıyla uyuşmayan bu ifadeler ve bu tür yaklaşım, topluma karşı çirkin bir davranış, topluma karşı büyük bir saygısızlık oldu.

***

Eğer olaya böyle bir yaklaşımla bakılacak olursa:

12 Eylül darbecisini % 92 oyla Cumhurbaşkanı seçenlere ne denilmeliydi?

Yani Kenan Evren’i % 92 oyla cumhurbaşkanı seçen cumhuriyetçilere, laiklere, muhafazakârlara, solculara, sağcılara, sosyal demokratlara, Atatürkçülere ne denilmeliydi?

Özellikle de 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi için CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilen ve Atatürk dönemini diktatörlükle suçlayan Ekmeleddin İhsanoğlu’na, “tıpış tıpış gidip oyunuzu vereceksiniz” talimatına ne denilmeliydi?

Ve de bu talimata uyarak, “tıpış tıpış gidip oy kullanan” cumhuriyetçilere, laiklere, Kemalistlere, solculara, sosyal demokratlara ne denilmeliydi?

***

Peki, özellikle bu sorular niçin soruldu? Çünkü:

-1950’den bugüne neden iktidara gelemiyoruz diye

-2002’den bugüne yapılan 7 genel seçimi, 3 referandumu, 3 cumhurbaşkanlığı seçimini, 4 yerel seçimi neden kaybediyoruz diye

Yani neden bir seçim kazanamıyor da kaybediyoruz diye sorgulamak yerine, karşı tarafa oy vereni suçlayan bir bakış siyasi bir bakış olabilir mi?

-21 yıldır iktidarda olan AK Parti’nin en yıpranmış, Erdoğan’ın en yorgun zamanında            

-İktidarın 21’inci yılında, ülkenin ekonomide, yargıda en sıkıntılı günler yaşadığı;  pandemiyle, depremle, sel baskınlarıyla, orman yangınlarıyla ve ekonomik krizle sarsıldığı bir dönemde

Bir seçim bile kazanılamayışı ve 2002’den bugüne bir değil, iki değil, üç değil, tam 17 seçimin kaybedilişi sorgulanmaz mı?

Ve de Cumhuriyetçi seçmene yaşatılan bu ağır yenilgi sonrası, ne bir istifa ne bir özür ne bir özeleştiri ortada olmadığı gibi, bu seçimlerdeki yenilginin sağlıklı bir analizinin yapılması gerekmez mi?

***

Oysaki:

Anket şirketleri, şişirilmiş rakamlarla ittifaklara amigoluk yaparken...

Yazılı medya, ittifakların propaganda aracı olurken...

Görsel medya, ittifakların sözcülüğünü üslenirken

Sosyal medya, ittifakların tetikçiliğine soyunurken

Özellikle bu rüzgâra kapılan siyasi kimlikler, seçim sonuçlarını sağlıklı ve sakin bir kafayla sorgulamalı ve sorgulayabilmeli idi.

***

Yine de diyebiliriz ki, millet İttifakı’nın oluşumunda CHP lideri Kılıçdaroğlu, belirleyici bir rol oynamıştır.

Çok farklı siyasi kimlikleri bir ittifak çatısı altında birleştirerek azımsanmayacak bir başarı sağlamıştır.

Çok farklı ideolojik kökenli partileri, parlamenter sistem hedefinde birleştirmekle siyasi uzlaşı kültürüne önayak olmuştur

Ve de ilk kez iktidara karşı ciddi bir alternatif oluşturarak bir değişim umudu yaratmıştır.

Ama sonuçta % 48 oy alınmışsa da gereken başarı sağlanamamıştır.

İşte asıl sorgulanması gereken budur. Masaya yatırılması gereken budur. Analiz edilmesi gereken budur. Yani başarısızlığın nedeni bulunmalıdır.

Eğer başarısızlığın nedeni, toplumla bir doku uyuşmazlığı ise muhalefetin ana omurgasını ve ana kitlesini oluşturan CHP, böyle bir görüntüyü yok edebilmelidir.

Ve de yeni bir siyasi yol haritası belirlenebilmelidir.