Dünkü yazımın sonunu “Peki, 12 Eylül darbesi ülkede nasıl karşılanmıştı, neler denilmişti?” diye bağlamıştım.
Evet, 12 Eylül 1980 darbesinin hesabı 34 yıl sonra o gün hayatta olan iki generalden, yani Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'dan soruldu. İkisi de yargılandı. İkisi de ömür boyu hapse mahkûm oldu. Ama bugün hayatta değiller.
İşte bu nedenle hep merak etmişimdir; 12 Eylül 1980 sabahından sonra Türk Basını, yazarlar, çizerler, tüm cumhuriyet kurumları ve iş dünyası darbe hakkında, darbenin lideri Kenan Evren hakkında ne düşündüler, ne yazdılar diye.
Çünkü Harekât 04’de olmuştu, 06’da içeri alınmıştım. Yani 12 Eylül 1980 Cuma günü 06'dan sonrasından bihaberdim.
Aradan yıllar geçse de merakımı gidermek için internetten taradım, o günün büyük gazetelerinden biraz bilgi topladım ve darbe hakkında neler söylenmiş bir görelim dedim.
* * *
İşte 1980’in Eylül’ünde gazeteler…
13 Eylül'de Hürriyet, “Atatürk Yolunda Devam...” manşetini atar.
Başyazısında ise “Bugün Pazartesi, yeni bir hafta, yeni bir dünya başlıyor. Atatürk'ün demokrasiye inanan evlatları haykırıyor; Ne Mutlu Türküm Diyene” ifadeleri yer alır.
Ve yine Hürriyet, 17 Eylül'de “Gerçek demokratların kükremesi” manşetini atar.
14 Eylül günlü Milliyet'in manşeti, “Demokrasi için 12 Eylül'ün başarısı şarttır”.
Milliyet'teki başyazıda ise “Evren'in Devlet Başkanlığı görevini yüklenmesi çok yerinde bir karar” denir.
Yine Milliyet'ten Yılmaz Çetiner, “Yahu dünya varmış! Yaşam özgürlüğü ve bu özgürlüğün tadı varmış!” diye yazar.
Oktay Ekşi ise o günkü siyasi önderleri, yani Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş'i suçlar, darbeyi meşru görür.
Devam edelim…
Cumhuriyet'te Oktay Akbal, “Atatürk devrimlerinin yandaşları, Atatürk ilkelerinin sahipleri böyle bir duruma sürgit göz yumamazlardı elbet...” der.
Tercüman'dan Rauf Tamer, Evren'in mesajını “Edebiyat şaheseri” olarak tanımlar ve “Kenan Evren'in söyledikleri, her hukukçunun ve her profesörün başucuna bir mukaddes kitap gibi asılacak cinsten sözlerdir” der.
15 Eylül'de Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü ve yazarı Çetin Emeç, “Vahşet havuzunda zarafet” diye tanımlar darbeyi.
Tercüman'da Güneri Cıvaoğlu, “İhtilalcilerin hedeflerine ulaşmaları için başarılar dilerim” der.
Nazlı Ilıcak ise 18 Eylül 1980 günlü Tercüman'da, “12 Eylül bir darbe değildir diyen Kenan Evren'e tamamıyla katılıyoruz. 12 Eylül ne bir darbedir, ne bir ihtilal” diyerek darbenin meşruiyetini savunur.
* * *
15 Eylül günlü gazetelere göre:
Cumhuriyet'in haberinde, “Atatürk Üniversitesi, Kenan Evren'e bir kutlama telgrafı gönderdi” ifadesi yer alır.
Milliyet'teki bir habere göre, İstanbul Üniversitesi Evren'e, “Yeni yönetimi desteklediklerini” belirten bir mektup yazar ve Birinci Orduya teslim eder.
Ve meclisi, siyasi partileri, sendikaları, dernekleri kapatılmış ülkenin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Kenan Evren’i kutlar başarılar diler.
Ve Anayasası lağvedilmiş ülkenin Anayasa Mahkemesi Başkanı…
Ve Yargıtay ve Danıştay ve Sayıştay başkanları…
Ve Uyuşmazlık Mahkemesi ve Üniversitelerarası Kurul ve Odalar Birliği başkanları Evren'e birer başarı ve kutlama mesajı gönderirler.
Ve TÜSİAD, Kenan Paşa'nın şahsında darbecileri kutlar, başarılar diler. Tüm iş dünyası kutlama mesajları gönderir.
Ve 28 Aralık 1982’de Üniversitelerarası Kurul, Evren'e Türkiye'deki Üniversiteler adına -o gün Türkiye'de 27 üniversite vardı- “Fahri Profesörlük ve Fahri Doktora” unvanı verir.
Ve de Evren cübbesini giyerken herkes ayağa kalkar ve Evren ayakta alkışlanır.
* * *
Bu kurumlar, o gün devletin en yüksek ve en saygın kurumlarıdır.
Bu gazeteler, o gün basın dünyasının amiral gemisidirler ve basın dünyasının % 90'ını temsil ederler.
Bu yazarlar, o günkü basın dünyasının kanaat önderidirler.
Yani bu alıntılar, o günkü Türkiye'nin basın, yayın ve Cumhuriyetin yüksek kurumlarının genel eğilimini belirler olmuştu.
Daha da önemlisi:
Kenan Evren’e 1990’da “Atatürk Uluslararası Barış Ödülü” verildi.
Ve Alevi’si-Sünni’si ve Türk’ü-Kürt’ü ve sağcısı-solcusu, yani tüm bu toplum darbenin başı Kenan Evren’i, % 92 oyla Cumhurbaşkanı seçti.
Ve de bu toplum, darbecilerin hazırlattığı 1982 darbe anayasasını % 92 oyla kabul etti.
Ve ne yazık ki bu toplum, bugüne kadar tüm bu davranışları nedeniyle, kendisiyle bir yüzleşmedi ya da yüzleşemedi.
Galiba bu durum, özellikle sorgulanması gereken çarpıcı bir konu olsa gerek…