12 EYLÜL İÇİN NE DEMİŞLERDİ?
Paşa ile 89 yaşındaki Tahsin Paşa ömür boyu hapse mahkûm oldu.
İşte bu nedenle hep merak etmişimdir; 12 Eylül 1980 sabahından sonra Türk Basını, yazarlar, çizerler, tüm cumhuriyet kurumları ve iş dünyası darbe hakkında ne düşündüler, ne yazdılar diye.
Çünkü Harekât 04’de olmuştu, 06’da içeri alınmıştım. Yani 12 Eylül 1980 Cuma günü 06'dan sonrasından bihaberdim.
Aradan 34 yıl geçse de merakımı gidermek için internetten taradım, o günün büyük gazetelerinden biraz bilgi toplayabildim.
15 Eylül 2010 tarihli yazımdan biraz alıntı yaparak bir bakalım dedim. Bu gazetelerde neler yazılmış, darbe hakkında neler söylenmiş bir görelim dedim.
***
13 Eylül'de Hürriyet "Atatürk Yolunda Devam..." manşetini atar.
Hürriyet'in başyazısında ise, "Bugün Pazartesi, yeni bir hafta, yeni bir dünya başlıyor. Atatürk'ün demokrasiye inanan evlatları haykırıyor; Ne Mutlu Türküm Diyene... Haydi" denir.
Yine Hürriyet, 17 Eylül'de "Gerçek demokratların Kükremesi" manşetini atar.
14 Eylül günlü Milliyet'in manşeti, "Demokrasi için 12 Eylül'ün başarısı şarttır."
Milliyet'teki başyazıda ise "Evren'in Devlet Başkanlığı görevini yüklenmesi çok yerinde bir karar" denir.
***
Milliyet'ten Yılmaz Çetiner, "Yahu dünya varmış! Yaşam özgürlüğü ve bu özgürlüğün tadı varmış!" diye yazar.
Oktay Ekşi ise o günkü siyasi önderleri, Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş'i suçlar, darbeyi meşru görür.
Cumhuriyet'te Oktay Akbal, "Atatürk devrimlerinin yandaşları, Atatürk ilkelerinin sahipleri böyle bir duruma sürgit göz yumamazlardı elbet..." der.
Tercüman'dan Rauf Tamer, Evren'in mesajını "Edebiyat şaheseri" olarak tanımlar ve "Kenan Evren'in söyledikleri, her hukukçunun ve her profesörün başucuna bir mukaddes kitap gibi asılacak cinsten sözlerdir" der.
15 Eylül'de Hürriyet yazarı Çetin Emeç, "Vahşet havuzunda zarafet" diye tanımlar askeri darbeyi.
Tercüman'da Güneri Cıvaoğlu, "İhtilalcilerin hedeflerine ulaşmaları için başarılar dilerim" der.
Nazlı Ilıcak ise 18 Eylül 1980 günlü Tercüman'da, "12 Eylül bir darbe değildir diyen Kenan Evren'e tamamıyla katılıyoruz. 12 Eylül ne bir darbedir, ne bir ihtilal" diyerek darbenin meşruiyetini savunur.
***
Cumhuriyet'in haberinde, "Atatürk Üniversitesi, Kenan Evren'e bir kutlama telgrafı" gönderir.
Milliyet'teki bir habere göre, İstanbul Üniversitesi Evren'e, "Yeni yönetimi desteklediklerini" belirten bir mektup yazar ve 1.Orduya teslim eder.
15 Eylül günlü gazetelere göre, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Odalar Birliği, Danıştay, Uyuşmazlık Mahkemesi, Üniversitelerarası Kurul Başkanları ve Ankara Ticaret Odası Meclis Başkanı Evren'e birer başarı ve kutlama mesajı gönderirler.
TÜSİAD, Kenan Paşa'nın şahsında darbecileri kutlar, başarılar diler. Tüm iş dünyası kutlama mesajları gönderir.
2 Aralık 1982’de İstanbul Üniversitesi Senatosu, Evren'e "Fahri Doktora" unvanı verir.
28 Aralık 1982’de ise İstanbul'da toplanan Üniversitelerarası Kurul, Evren'e Türkiye'deki bütün Üniversiteler adına -ki, o gün Türkiye'de 27 üniversite vardı- "Fahri Profesörlük ve Fahri Doktora" unvanı verir.
Evren cübbesini giyerken herkes ayağa kalkar ve Evren ayakta alkışlanır.
***
Bu kurumlar, o gün devletin en yüksek ve en saygın kurumlarıdır.
Bu gazeteler, o gün basın dünyasının amiral gemisidirler ve basın dünyasının % 90'ını temsil ederler.
Bu yazarlar, o günkü basın dünyasının kanaat önderidirler.
Yani bu alıntılar, o günkü Türkiye'nin basın, yayın ve Cumhuriyetin yüksek kurumlarının genel eğilimini belirler.
Ne yazık ki, o gün övgüler dizenler bugün yergiler dizdiler.
O gün çiçeklerle kutlayanlar; o gün caddelere, okullara "Kenan Evren" ismini verenler; bugün o isimleri kazıdılar. Kenan Paşayı yalnız bıraktılar.
Ama önemli olan; o gün Cumhuriyeti kurtardığını sananlar, bugün neye hizmet edildiğini görebildiler mi?
O gün ülkeyi kurtardığını sananlar, bugünü okuyabildiler mi?
Galiba asıl sorun bu olsa gerek...