Bir sanayi kuruluşunda, asgari ücretin biraz üzerinde maaşla çalışan bir işçiydi. İşini sever, ölesiye çalışır, bu nedenle de patronları tarafından sevilirdi. Haline şükrediyordu. Köydeki durumuna göre çok daha iyi bir yaşam sürüyordu. Küçük bir evi ve ayağını yerden kesen düşük model de olsa bir arabası vardı. Ev hanımı eşinden iki çocuğu olmuş, hamdolsun çocukları da devlet okullarında başarıyla okumuşlardı. Hatta büyüğü bu sene üniversite sınavlarına girmiş ve hayli uzak bir kentin üniversitesinde iyi de bir bölüm kazanmıştı.

Sonuçlar belli olur olmaz aklına hemen “Çocuğum o kentte okurken nerede kalacak?” sorusu geldi. Herkes gibi onlar da Kredi ve Yurtlar Kurumu(KYK)na başvurup büyük bir umut ve heyecanla sonucu beklemeye başladılar. O güne kadar, bu yurtlara ailenin gelir durumu, kardeş sayısı, vb. özelliklerle yerleştirme yapıldığını düşünüyor, bu nedenle de asgari ücretin biraz üstünde bir gelir sahibi olarak kendi çocuğunu şanslı görüyordu. Ancak, sonradan öğrendi ki, buralarda da her türlü hatır gönül ilişkileri etkili oluyormuş. Hemen bu yönde girişimlere başladı ve özellikle iktidar partisinin adamlarını devreye sokmaya çalıştı.

Sonuçlar açıklandığında ise tam bir hayal kırıklığı yaşadı, çünkü çocuğu KYK yurdunda bin bilmem kaçıncı sıradaydı. Evde matem rüzgârları esiyordu. Oysa TV’de en üst düzey yetkililer bangır bangır ülkenin hiçbir yerinde yurt sorunu olmadığını haykırıyorlardı. Ama gerçekler hiç de öyle değildi ve şimdi ne olacaktı?

Patronundan izin alarak çocuğunun üniversitede okuyacağı kente gidip araştırmalara başladı. Devlet yurduna girme şansı hemen hemen hiç yoktu. Çaresiz, üniversite çevresine sıra sıra dizilmiş özel yurtlara yöneldi. Kayıt sırasında da o yurtların elemanları gelip sinek gibi yakanıza yapışarak bin bir dil döküp vaatlerde bulunuyorlar ve neredeyse zorla yurtlarına götürmek için uğraşıp duruyorlardı.

Sahi bu yurtlar yerden mantar biter gibi nasıl ortaya çıkmışlardı? Bir zamanlar, devletin kendisi yurt yapmayarak öğrencileri dini bir örgütlenmenin yurtlarında kalmak zorunda bıraktığını duymuştu. O dönemde, insanların kutsal inançlarını kullanan bu örgütün, ülkenin her yerinde anaokulundan üniversitesine kadar her türlü eğitim kurumları vardı ve devletin de himayesi altındaydı. Şimdi ise durum değişmiş, artık adı bir terör örgütü olarak anılır olmuştu. Onun bıraktığı boşluk ise hemen yine devlet himayesindeki diğer dini örgütlerce doldurulmuş ve devlet yeni yurtlar açmayarak bunlara da desteğini esirgememişti.

Tüm bunları bir film şeridi gibi aklından geçirerek çocuğunu bu tür yurtlardan uzak tutmaya söz verdi. Ancak ortada çok önemli bir sorun vardı. Özel yurt ücretleri el yakıyordu ve en düşüğünün aylık ücreti 1800 liradan başlıyordu. Hatta bazılarının aylık ödemesi neredeyse maaşı kadardı. Onlarca yurda girip çıkmışlar ama bütçelerine uygun bir tane bile bulamamışlardı. Oysa dini kullanarak öğrenci toplayan grupların elindeki özel yurtların ücretleri diğerlerine göre biraz daha düşüktü.

Yol kenarındaki bir banka oturup düşünmeye başladı. Bu paraları ödemesi mümkün değildi, sonra evde ne yiyip içeceklerdi? Şimdi, bir zamanların o özel yurtlarındaki öğrenci yoğunluğunun nedenlerini çok daha iyi anlıyordu. İnsanlar, başka çareleri olmadığı için buralara veriyorlardı çocuklarını; daha doğrusu vermek zorunda bırakılıyorlardı. Ve; fakirlerin sayısı ne kadar çok olursa, o yurtlarda kalan çocukların sayısı da o denli artacaktı. Başka bir çözüm yoktu; birileri, devlet yurtlarının kontenjanlarını artırmayıp, bilerek ve isteyerek atıyordu onları bu tür örgütlenmelerin kucağına.

Çocuğunun başını sevgiyle okşadı ve “Benim evladım akıllıdır, iyiyle kötüyü ayırıp öyle zararlı şeylere kapılmaz.” diyerek yöneldi ücreti düşük o yurtlardan birine…

Başka çaresi yoktu, o da gidecekti aynı yoldan; çünkü senaryo böyle yazılmıştı...

DÜŞÜNEN SÖZLER:

Her şey akla muhtaçtır, akıl da eğitime. Hz. Ali

Eğitim, yoksullar için bir sermaye, zenginler için bir faizdir. H. MANN

Bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum olarak yaşatan da; köleliğe, yoksulluğa düşüren de eğitimdir. Atatürk

Buyrukçuların çıkarları için eğitilen bir insan, köle olmayı isteyecek kadar aptaldır. F. Nietzsche

Bir ulusu yıkmak için atom bombasına veya uzun menzilli füzeye gerek yoktur.

Eğitimin kalitesini düşürmeniz yeterlidir. EİNSTEİN

Her ferdi, hatta her cemiyeti hoşlandığı yemle avlarlar. Önemli olan böyle oltalara gelmeyecek kadar toplumu eğitebilmektir. H. R. Gürpınar