Yıl 1993 Temmuz’un 2’si, Sivas katliamı...
Yıl 1980 Temmuz’un 4’ü, Çorum katliamı...
Yıl 1993 Temmuz’un 5’i, Başbağlar katliamı...
Ve yıl 1978 Aralık 24, Maraş katliamı...
Ve daha niceleri...
Yani Türkiye’nin en karanlık ve en kanlı günleri...
Ve bu katliamları; ölen, yaralanan, yakılan, yıkılan ev ve işyeri sayısıyla izah etmek mümkün değildir.
Çünkü bu katliamlar, o gün bir siyasi proje idi. Ve uygulayanlar, o gün amacına ulaşmış idi.
Ve de kitlesel katliamlar için özellikle mezhepler kullanılmış idi.
Zaten ülke kan gölüne dönmüşken Çorum katliamı ile darbeye giden yolların son taşlan döşenmiş, büyük Atatürkçüler şartlar olgunlaştı demiş, yönetime el konmuş, toplumsal muhalefet sindirilmiş, 24 Ocak kararları hayata geçirilmiş, ülke ekonomisi küresel sermayeye teslim edilmiş idi.
Toplum inanç eksenli yarılmış, yanyana yaşanamayacak bir korku iklimi yaratılmış ve de bu yarılma, Sivas ve Başbağlar katliamı ile canlı tutulmuş idi.
***
İşte bunun için diyoruz ki:
-Eğer bu ülkede, birlikte yaşanacaksa...
-Eğer bu ülkede, farklılıklarla barış içinde yaşanacaksa...
-Ve de eğer bu ülkede, toplumsal bir barış olacaksa...
Devlet, Çorum’la yüzleşmelidir.
Devlet, Sivas’la yüzleşmelidir.
Devlet, Başbağlar ile yüzleşmelidir.
Devlet, Maraş’la yüzleşmelidir.
Ve de bu katliamları, Alevi-Sünni halk birlikte kınamalı birlikte telin etmelidir.
Çünkü:
Çorum’da, Çorum halkının kalbine saplanan hançer...
Sivas’ta, Sivas halkının kalbine saplanan hançer...
Başbağlar’da, Başbağlar halkının kalbine saplanan hanşer...
Ve de Maraş’ta, Maraş halkının kalbine saplanan hançer, halen yerinde durmaktadır.
İşte bu hançer çıkarılmalıdır artık. Ve de Alevi-Sünni halk, birlikte çıkarmalıdır bu hançeri.
***
Ve de diyoruz ki:
-Bu ülkede, Alevi’nin Sünni’den bir alacağı yoktur.
-Bu ülkede, Sünni’nin Alevi’den bir alacağı yoktur.
-İkisi de bu ülkenin halkıdır ve birlikte yaşamak zorundadır ve de yaşayacaktır.
-Çünkü bu ülke, bir Irak olmamalıdır ve de olmayacaktır.
-Çünkü bu ülke, bir Suriye olmamalıdır ve de olmayacaktır.
Yeter ki siyaset, dilini terbiye etmiş ve küresel güçlerin taşeronluğunu yapar olmasın.
***
Şu da özellikle bilinmelidir ki:
-İslam dünyası, rönesansını yaşamamıştır ve de yaşaması için fırsat verilmemiştir. -Bir ölçüde Cumhuriyetle birlikte Türkiye yaşar olmuştur; ama inanç, siyasi malzeme olarak kullanılmaya başlanmış ve yaşanan süreç baltalanmıştır.
-Bu nedenle İslam ülkelerinde en büyük yarılma inanç üzerine inşa edilmiştir.
-Ve maalesef farklılıkları kabul etmeyen toplumlar, emperyalizmin en çok kullandığı sosyal ve siyasal bir iklim yaratmıştır. Soğuk savaş döneminde özellikle bu iklim kullanılmıştır ve de halen kullanılmaktadır.
-Ne yazık ki, bu tip yarılmaların emperyalizme hizmet eder olduğu görülmemiştir. Sanki siyasal bir körlük oluşmuştur.
-Oysaki Afganistan, Irak, Suriye ve tüm Arap dünyasında yaşananlara bakmak yeterlidir.
***
Peki, ne yapılmalıdır?
Yapılacak şey, siyasi körlükten kurtulmak ve içimizdeki kin ve nefreti atmaktır.
Öncelikle Batılı küresel güçlerin yani emperyal güçlerin, İslam dünyasını özellikle de Ortadoğu’yu mezhep savaşlarına hapsettiğini görebilmektir.
Geçmişte İslam dünyasında yaşanmış bir kavgayı, yeniden yeniden bir düşmanlık malzemesi yapmamaktır.
Yani ne zaman ki, bu ülkenin Alevi’si ve Sünni’si birbirini kabul eder, birlikte tavır alır ise bu yarılmaların ve bu katliamların önüne geçilmiş olunacaktır.
İşte o zaman, büyük imparatorlukların bakiyesi olan Cumhuriyet’in 91'inci yılı, artık toplumsal bir barışın fitilinin yakıldığı bir yıl olacaktır.