İki gündür şiirden ve şiirlerden söz ediyoruz.
Dağarcığımızda bugün de şiir var.
… …
Okumayı sevmeyen bir toplumun çocuklarıyız.
Okumayı sevmeyen, şiiri sever mi?
Şiirden tümden bihaberiz.
… …
Roger Caillois’in çok sevdiğim bir anlatısıdır. ‘Şiir Sanatı’ adlı kitabındaki bir öyküde anlatır. Bu gün onu paylaşmak istiyorum sizlerle.
“…New York'un Brooklyn Köprüsü'nde dilenen bir kör varmış.
Köprüden gelip geçenlerden biri, adamacağıza, günlük kazancının ne kadar olduğunu sormuş. Dilenci, iki dolara zar zor ulaştığını söylemiş.
Yabancı bunun üzerine kör dilencinin göğsünde taşıdığı ve sakatlığını belirten tabelayı almış, tersini çevirip üzerine bir şeyler yazdıktan sonra tekrar dilencinin boynuna asmış ve şöyle demiş: ‘Tabelaya gelirinizi artıracak bir yazı yazdım. Bir ay sonra uğradığımda sonucu söylersiniz bana.’
Dediği gibi de bir ay sonra gelmiş, kendini tanıtmış dilenciye.
‘Bayım size nasıl teşekkür etsem azdır’ demiş dilenci. ‘Şimdi günde en az on beş dolar topluyorum. Olağanüstü bir şey bu. Tabelaya ne yazdınız da insanların bu kadar sadaka vermelerini sağladınız?’
‘Basit bir şey,’ diye yanıtlamış adam, ‘Tabelanızda, doğuştan kör yazıyordu, ben onun yerine, ‘Bahar geliyor ve ben yine göremeyeceğim…’ diye yazdım.”
* * *
Pek çok şeyi, karşınızdaki kişi ya da kişilere, daha iyi anlatılabileceğiniz bir yol bulabilirsiniz.
İnsan ilişkilerinde; karşınızdakinin duygu ve düşüncelerini harekete geçirecek sözler, sloganlar ve konuşmalar, her zaman başarıyı da beraberinde getirir.
Bu yol şiirden, şiirsel dilden geçer.
* * *
Ozan Arif Damar, şiirin bu gücünden hareketle; “Şiir, depremdir…” der.
Çok da doğru söyler.
Depremdir şiir.
Ayaklanmadır, başkaldırıdır.
Şimşektir, yıldırımdır, gök gürlemesidir şiir.
Şiiri, yani yıldırımı, hiçbir siper-i saika durduramaz.
Hiçbir kapı, hiçbir duvar, onun önünde duramaz.
Yürür, ezer geçer şiir.
Şiir, sınır tanımaz; ne kral tanır, ne imparator.
Cengiz Han'dan da, Sezar'dan da, Hitler'den de, Büyük İskender'den de, bilumum diktatörlerden de büyüktür şiir.
Şiirin kendi dili, kendi lezzeti vardır, hiçbir dile benzemez.
Ama o dili, herkes bilir, herkes anlar.
Şiiri, hiçbir güç tutsak edemez.
Dilsizleri konuşturur şiir, görmeyen gözleri, sağır kulakları açar.
Şiirin arkadaşları, dostları vardır. En yakın dostu da bilimdir.
Mimar Sinan'la dosttur şiir; Darvin ve Einstein'la da.
Şiir gelecektir, umuttur, özlemdir, mutluluk ve güzelliktir.
Şiirden en zalim, en gaddar, en acımasız krallar, imparatorlar bile çekinir ve korkarlar.
Şiir ölüm mölüm bilmez, yaşamdır şiir.
Sevinçtir, mutluluktur.
İyimserliktir şiir.
Cömert ve gençtir şiir, delikanlıdır.
Şiir zincire vurulamaz.
Şiire kelepçe takılamaz.
Özgürlüğün ta kendisidir şiir.
* * *
Ne diyor ölümsüz ozanımız Mehmet Akif Ersoy;
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.”
Dizelerde kullanılan sözcüklerin seçimine, gergef gibi işleniş biçimine, bunun sonuncunda da ortaya çıkan şu muhteşem tabloya bakar mısınız?
Bir özgürlük tutkusu, bir özgürlük hırsı, bundan daha güzel anlatılabilir mi?
Bu dizelerden etkilenmemek, coşup, taşmamak, bu dizelerin yazarının ardına düşmemek mümkün mü?
Budur işte şiir.
Aramızdan ayrılan, bilinen, bilinmeyen tüm ozanların, yıldızlar yağsın üzerlerine…
Yaşayan tüm ozanlarımız, sağlıklı, uzun ömürlü olsun…
Ne mutlu şiir yazana ve ne mutlu şiir sevene…