Keşif ve icatlardan yoksun olan bir alemin mensubu olmak insanı üzüyor. Hele beni çok üzüyor. Bu konuda da küçük pırıltılar bile olsa seviniyor, heyecanlanıyorum.
Salı günü gazetelerde, “Türk profesörlere ‘Pankreas Yalıtımı’ patenti” başlıklı bir haber vardı. Haber gazetelerden birinin 4. sayfasında yayınlandı. Bu tür gurur verici haberlerin ilk sayfada manşet olması gönlümden geçer benim. Haberi olduğu gibi geçtikten sonra esas söyleyeceklerimizi söyleyelim:
“Boğaziçi Üniversitesi Kimya/Polimer Araştırma Merkezi öğretim üyesi Prof. Dr. Nihan Nugay ile Prof. Dr.Turgut Nugay’ın da aralarında bulunduğu bir grup bilim insanının geliştirdiği ‘Yeni Nesil Biyo-Yapay Pankreas Membranı’ projesi ABD’de patent aldı. Grup, diyabetten, pankreas kanserine kadar birçok hastalığa çözüm olan ve son dönemde kullanımı başlayan biyo-yapay pankreasın karşılaştığı sorunları; geliştirdikleri yeni yöntemle çözdü.
Yöntem yapay pankreasın geçirgenlik sorununu yalıtım esaslı bir teknikle ortadan kaldırıyor.”
Haber teknik terimlerle dolu ama önemli bir hastalığa çözüm getirişi rahat anlaşılıyor.
Buluşu yapanlardan, bu gururu ülkemize yaşatanlardan Allah razı olsun. Her konuda buluşların devam etmesini hasretle beklemekteyiz.
Bu haberin benim için özelliği var. Sınıfımızın numarası 2 olduğu için öğretmenlerin ilk derse kaldırdığı, uzun koşularda hep ilk sıralarda gelen, şahane insan Veli Şahin’i binbaşı rütbesinde iken, genç yaşında pankreas kanserinden kaybettik.
“Şahane İnsan” sözcüğünü kullanınca diğer sınıf arkadaşlarım aklıma geldi. Düşünüyorum da onlar da şahane insanlardı. Ölenlere rahmet, yaşayanlara sağlık, mutluluk diliyorum.
*
Ramazan camileri doldurdu. Televizyonları da dini konuşmalar meydanı haline getirdi.
Hoca efendilerin daha hazırlıklı olup bu fırsatı, toplumun yarar sağlayacağı şekilde değerlendirmeleri gerekiyor.
Cuma namazına gelmiş insanlara Cumanın faziletini anlatmak yerine daha yaşamsal şeyler anlatıp, toplumun kaynaşmasını sağlamak gerekiyor. Bilgilendirmeyi sadece din şeklinde algılamanın büyük eksik olduğunu anlamanın zamanı geldi ve de geçiyor.
Ramazandan önceki Cuma günü Türkiye’nin en seçkin camilerinden birinde bir hoca efendi vaazında İmam-ı Azam’ın bir ramazanda 60 hatim indirdiğini yani Kuran-ı Kerimi 60 defa okunduğunu anlattı.
Bir günde 1200 sayfa okunmak gibi akla uygun düşmeyen abartıyı İmam-ı Azam gibi “aklı ön planda” tutan Büyük İmama yakıştırmanın zararı var, faydası yok.
Ben yanılabilirim düşüncesiyle, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Hadis Profesörlerinden Mahmut Kavaklıoğlu hocamıza telefonla sordum.
Uzunca olan cevabı şöyle oldu:
“Ben bu konuda önce babamla bu konuda konuşmamızı anlattıktan sonra, birkaç hadis nakledeyim” dedi ve devam etti.
“Babam hafızdır ve 86 yaşına rağmen ramazanda 10 hatim yapıyor. Kendisini bu kadar zorlamamasına, hiç olmazsa 3 hatime inmesini söyledim.
Bu konuda rakam vermek doğru değil ben babama bir hatim deseydim az bulurdu onun için ona dedim.
Hazreti peygamber genelde bir ayda bir hatim tavsiye etmiştir. Israr üzerine bir rivayete göre 7 günde bir hatim, diğer bir rivayete göre 5 günde bir hatim, diğer bir rivayete göre de 3 günde bir hatime kadar kısaltmıştır. NEVEVİ’nin bir naklinde, ulemanın büyük çoğunluğu bu hususta vakte dayalı bir takdirin yapılamayacağı görüşünde oldukları bildirmiş. Bunun ancak, gayret, istek ve güce bağlı olduğunu, dolayısıyla sürenin şartlara ve şahıslara göre değişebileceğini söylemiştir.
Bir diğer hadiste; Kuran’ı üç günden az zamanda hatmeden, onu anlamayarak okumuştur.
Bir başka hadis; “En faziletli ibadet, devam üzerine götürülen bir ibadettir. Az bile olsa!..”
Mahmut hocanın ağzına sağlık. O söylemedi ama camideki hoca efendinin söylediği bir ramazanda 60 hatim yapılmayacağını yapılsa da makbul olmayacağını dolaylı olarak anlatmış oldu.
Cami kürsülerinden böyle yanlışlar yapılmamalı. Ayrıca çok kullanılan (aç doyurulması) yaklaşımı da şık olmuyor. Çinlinin (balık verme! Balık tutmayı öğret!) yaklaşımı daha şık, daha insani olacak, olumlu sonuç almayı sağlayacaktır.
En güzel günler sizlerin olsun.