Zaman akıp giderken hiç kimse karşısında duramıyor. Yakın dönemin gözde mesleklerine artık dönüp bakan yok. Üç beş usta inadına kendi mesleklerini sürdürmeye çalışıyor.
Sungurlu’da eski ustalardan kimlerin kaldığını araştırdım. Bazılarını fotograflayıp yayınladım. İlk bakışta sevindirici görünüyordu; ilçede üç ayrı dükkanda kalay yapan ustalar vardı! Onlarla konuşmaya başladığımda gerçeğin farklı olduğunu anladım. Üç ayrı yerde kalay yapan ustaların yaptığı işin toplamı bir kalaycının en fazla iki günde yapacağı işe denk geliyordu. Çorum’dan Zülfikar ustanın anlattıklarına göre Çorum’dan beş altı bakırcının ürettiği kazanlar Sungurlu’da bir haftada satılıyormuş.
Şahin Baranlıoğlu, 1958 yılında bakırcı Kemal ustanın yanında işe çırak olarak işe başlamış. Daha sonra Hasan ustanın yanında çalışarak kalaycılığı öğrenmiş. Çocuk sayılacak yaşlarda babasını kaybetmiş.
“Ustamın anlattıklarına göre elli yıl öncesinde elli tane dükkanda bakırcı çalışıyormuş.
Oysa günümüzde ustalardan biri başka bir işyerinde çalışıyor; diğerleri ise emekli maaşıyla geçinmeye çalışıyor. Ustaların asıl mesleklerini hobi olarak yaptıklarını söyleyebilirim.”
Şahin usta geçmiş günleri anımsadığında hüzünleniyor. Çocukluk yıllarının gözde mesleğini öğrenmenin karşılığını almış. Mesleğinden alın teriyle kazandığı parayla beş çocuk büyütmüş. Yöremizin deyimi ile emmisinin (amcasının) oğlu Şeref’le kırk yıldır ortak olarak çalışıyor.
Köylerden şehirlere ulaşımın zor olması, çiftçilerin yaz aylarında gece gündüz demeden çalışmak zorunda kalmaları bakırcıları yeni bir arayışa götürmüş. Dükkanda oturup müşteri beklemektense, köyleri dolaşıp ekmek parasının peşinde koşmuşlar.
Yüzyılların birikimiyle kısa sürede çok şeyler değişti. Kimilerine göre bilgi, kimilerine göre iletişim çağında yaşıyoruz. Çevremizde gördüğümüz insanlar bilgisayar kullanmaktan artan zamanlarında cep telefonlarını kullanıyor. Bilgisayarların, cep telefonlarının bizlere getirdiği kolaylıkları kimse inkar edemez. Diğer taraftan bizlerden neler götürdüğünü değerlendirmek gerekir.
İnsanlarımız teknoloji ürünlerine o kadar çok bağlandılar ki anlatmak bile zor geliyor. Önce komşuluk, akrabalık, dostluk bitti. Artık aile içinde kopmalar başladı. Çocuklar cep telefonlarıyla, bilgisayarla, tabletle ilgilenirken büyükler de televizyon kanalları arasında dizileri kaçırmamak için koşturup duruyor.
Bu kadar yoğun koşuşturmanın içinde zaman, para harcar gibi harcanmıyor. İnsanlar yoğurt satın alırken yanında ayran almayı unutmuyor. Hazır gıdalar insanların midelerini birer kimya laboratuarına dönüştürdü. Canın çay mı istiyor, limonata mı istiyor; koşar adım markete git.
Günümüzde köylü, çoban gibi kavramlar insanları küçümsemek için kullanılıyor. Küçümsenen insanlarımız, hazır gıdalardan uzak durmaya çalışıyor. Adını duymadıkları uzak şehirlere, yabancı ülkelere para kazanabilmek için gittiler. Onların torunları, torunlarının torunları yaşama tutundular.
Onlar şehirlerde, farklı ülkelerde yaşamayı öğrendiler; ancak marketlerden yoğurt, ayran, salça reçel gibi hazır gıdaları almayı bir türlü öğrenemediler. Bakır kazanlarda yemeklerini pişirdiler; salça, pekmez kaynattılar.
Eskiyen kaplarını bakırcılara sattılar; yenilerini aldılar. Kullandıkları kapları kalaycılara kalaylattılar. Sayıları her geçen gün azalmış olsa da onlar köylü olmaktan çoban olmaktan asla utanmadılar.
Ellerinize sağlık, Şahin ustalar, Ahmet, Mehmet, İbrahim, Süleyman, Zülfikar ustalar. Sizlerin sayesinde insanlar hazır gıda yerine el emeği, göz nuru ürettikleri gıdalar tüketiyor!