“Akşam olsa da yatsak.” Bu sözleri kaç kez duydunuz? Aynı meslekte, aynı masada hatta aynı işi yıllardır yapanların ağızlarına sakız ettikleri sözlerdir. Bir süre sonra yaptığı işten tat alamayan, yapacak başka iş bulamayan insanların emeklilik özlemini dolaylı yoldan dile getirir.
Diğer yandan emekli olup, bir anda kendini boşlukta hissedenler huzursuz olur. Önceden yapılan hesaplar tutmazsa sıkıntılar artar.
Yıllar öncesinden çocuk yaşta mesleğe çırak olarak başlayanlar yıllar içerisinde sabırla öğrenilmesi gereken bütün ayrıntıları öğrenirler. Kırk yıldır aynı meslekte çalışanlar okuma yazmayı okul dışında bir şekilde kendileri öğrenmişlerdir. Onlar ilkokula gideceği yerde bir ustanın yanına çırak olarak verilmişlerdir. Baba, kendi çocuğunu “eti senin, kemiği benim” mantığı ile ustaya teslim etmiştir.
Yıllar yıları kovalar. Çırak, kalfa olur. Kalfa, gün gelir usta olur.
Baba mesleğini sürdürenler işyerinde kaldı. Diğerleri kendi işyerini kurup esnaflığa ilk adımını attı.
Bir zamanlar kendi deyimleri ile “İyi para kazandılar.” Yıllar boyunca dirsek çürüten okumuş adamları gördüklerinde yürekleri sızladı. Devlet memurlarının kazançları çok azdı. Maaş alabilmek için bir ay beklemek kolay değildi!
Çok okuyanlar doktor ya da mühendis oluyordu. Mühendis olanların bir kısmı ilkokulu bitiren işverenin emrinde çalışmak zorunda kalıyordu.
İnsanlar yokluk görmüşlerdi. Kuraklığın, açlığın, susuzluğun ne olduğunu biliyorlardı. Satın aldıkları her ürünü hurdası çıkana kadar tamir ettirip kullanıyorlardı.
Gün geldi, Uzak Doğu’dan gelen ürünler her köşe başında satılır oldu. Bakkal amcaların yerini marketler, süper marketler aldı. Zamanla onların da modası geçti; AVM’ ler boy göstermeye başladı. Teknoloji inanılmaz bir hızla gelişiyordu. Meslekler yok oldu. Ustalar, teknolojiye yenik düştü.
Ustaların anlattıklarına göre onlar sadece mesleğin püf noktalarını öğrenip işlerini en iyi şekilde yapmayı öğrenmediler. Alın terini, dürüstlüğü, kısaca insan olmayı öğrendiler.
Kendi deyimleri ile elleri ayakları tuttukça mesleklerinden kopmadılar. Her sabah erken saatlerde dükkanlarına koştular. Bir vatandaşın, bir eski dostun yüzünü görmek, onların hatırını sormak; onların işlerini yapmak parayla ölçülemeyecek bir güzelliktir.
Kemal usta gibi eski topraklar, para kazanmak yerine gönül kazanmayı seçmişler. En azından yanlarından geçerken bir selam vermek; kolay gelsin usta diyebilmek onları mutlu ediyor.
Selamı, sadece selam olduğu için alıyorlar.