Bu ülkede, hava raporu verilir gibi kadın cinayetleri verilir olmuş ve de olmaktadır.
Bu ülkede, son 12 yılda 5 bin 324 kadın kurşunla, bıçakla, sopayla can vermiş ve de vermektedir.
Adalet Bakanının, bir soru önergesine verdiği cevapta:
Bu ülkede, 2002-2011 arasında 91 bin 449 tecavüz suçu işlenmiş ve de işlenmektedir.
Yani bu ülkede neredeyse her gün, ya bir taciz ya bir tecavüz ya da bir kadın cinayeti haber olmuş ve olmaktadır.
Çünkü bu ülkede:
"Hamile kadınlar sokağa çıkmasın, tahrik edici oluyor" deniliyorsa...
"Kadın toplu yerlerde kahkaha atmamalı" deniliyorsa...
"Kız-erkek aynı okulda, aynı sınıfta okumasın" deniliyorsa...
"Kızlar mini etek giymesin, erkekleri tahrik eder" deniliyorsa...
"6 yaşındaki bir kız çocuğu ile evlenilebilir" bile deniliyorsa...
Ve de namus, yalnız kadınlar üzerinde tanımlanıyorsa...
Yani kadına; yalnız bir cinsel obje olarak bakan bir zihniyet olduğu sürece bu cinayetler, bu tecavüzler, bu tacizler olacaktır.
*
İşte günlerdir Türkiye ayakta! Türkiye kadınları ayakta!
Meydanlarda, caddelerde kadın sesi yükselmekte...
Ve bu ses ve yükselen bu sosyal öfke, kadın cinayetlerine ve şiddete karşı toplumsal bir enerjiye dönüşmekte...
Ve de öyle ki, Özgecan Aslan cinayeti bu ülkenin kadınları için bir milat olmakta...
Özgecan Aslan, Çağ Üniversitesi psikoloji bölümü öğrencisi idi.
11 Şubat Çarşamba günü Mersin'deki evine dönerken, bindiği minibüsün şoförü tarafından tecavüz edilmeye çalışılmış, direndiği için öldürülmüş, vahşice yakılmıştı.
İşte bu vahşet Türkiye kadınlarını, Türkiye'yi ayağa kaldırmıştı.
***
Başbakan Davutoğlu, "Dünyadaki en namert kişi kadına el uzatandır. Kim uzatırsa uzatsın, bu elleri kıracağız" demekte...
Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Ayşenur İslâm, "idam olmalıdır" demekte...
Aileden Sorumlu eski Devlet Bakam Fatma Şahin, "hadım edilmelidir" demekte...
Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır ise "Benim kızımın başına böyle bir olay gelseydi elime silah alır cezasını kendim verirdim" demekte...
Oysaki her kadın cinayeti sonunda, yükselen öfkeyi bastırmak için söylenen ve de vahşete vahşetle yaklaşan bu sözlerle ne bir çözüm üretilebilmiş ne de bu cinayetler engellenebilmiştir.
Ve de CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu "sorun işsizliktir" demiş.
Yani bu sosyolojik vakanın yalnız bir işsizlik sorunu olduğu sanılmış, cehalet ve bir zihniyet sorunu olduğu görülmemiştir.
***
Oysaki:
Kızının acısını yaşayan baba Mehmet Aslan, "Kızımın üzerinden bir idam tartışmasının yapılmasını istemiyorum" derken...
Ve yine baba Mehmet Aslan, "Her insanın peşine jandarma takılamayacaktır. Her insanın vicdanı kendi jandarması olacaktır. Kendini, nefsini birebir kontrol etmeyi bu insanların öğrenmesi gerekir" derken...
Sanırım siyasete ve de adalete, olması ve yapılması gereken bir yolu işaret etmektedir.
Çünkü bu sorun, ne hadım etmekle çözülebilecektir ne de idam etmekle.
Hadım edilen bir kişinin daha da potansiyel bir tehlike olacağı bilinmelidir.
İdamın en çok uygulandığı ülkelerde de bu suçun önlenemediği görülmelidir.
Nitekim bugün idamın uygulandığı tüm Afrika ülkelerinde; Afganistan, Pakistan, Hindistan, Suudi Arabistan, Yemen, Irak, İran, Suriye, Ürdün gibi ülkelerde bu ve diğer suçlar önlenememiştir.
Ama idamın olmadığı Avrupa ülkelerinde bu sorun yok edilmiştir.
***
Bu ülkede, bu toplumun bir psiko analizi yapılmamıştır.
Bu ülkenin insanları, trafikte canavarlaşmış; saldırganlık, adeta bir yaşam biçimi olmuştur.
Ve de bu ülkede kadına şiddet, ötekileştiren bir kültüre dönüşmüştür.
Diyebiliriz ki, bu ülkede yasalar ve yasa uygulayıcıları da kadını ötekileştirmiştir.
Nitekim BBC araştırmasında kadın-erkek eşitliğinde ülkemiz:
2012'de 135 ülke arasında 124'üncü sırada, 2013'te 136 ülke arasında 120'nci sırada yer almıştır.
***
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, bu ülkede:
Kadın-erkek eşitliğini temel alan bir 'zihniyet devrimi' yaşanmadan... Kadını öteki olarak ve de yalnız bir cinsel obje olarak gören bu zihniyet değişmeden... Kadına şiddet yok olmayacak, kadın cinayetleri yok olmayacaktır. Herhalde kadının bu yükselen sesi, yükselen bu sosyal öfke, siyasetin yapamadığı ya da yapmadığı bu 'zihniyet devriminin' ve 'zihniyet değişiminin' itici gücü olacaktır.