1947’de yalnız Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nün kapatılması “Köy Enstitülerinde” sonun başlangıcı olmuş.
Hasanoğlan üzerinde bir baskı varmış. Özellikle o dönemde komünizm çok tehlikeli bir rejim olarak gösteriliyormuş. Bu rejimin Hasanoğlan’dan yayıldığı söylendiği için ve Yüksek Köy Enstitüsü niteliğinden dolayı Hasanoğlan ilk olarak hızara verilen okul olmuş.
O zamanın çocuk ve gençlerinden olan bir öğretmenin anlattıklarına kulak misafiri olalım hep birlikte:
-İnanır mısınız komünizmle ilgili en ufak bir çalışma yoktu köy enstitülerinde. Fakat devletçi bir yapılanma vardı, özel teşebbüs yoktu. Devletçilik derken, kendimiz yapıyorduk, kendimiz yetiştirip yiyorduk.
İş elbiselerimizi kız arkadaşlarımız dikerdi. Maaşımız dışında devlete bir yükümüz yoktu Fakat kız- erkek bir arada yaşayınca bir komünizm tehdidi olarak görüyorlardı. Çok farklıydı aslında, onların yatakhaneleri ile bizim yatakhanelerimiz birbirinden uzaktı. Bir kız-erkek münasebeti onların başka okullara naklini gerektirirdi. Yani cezalar caydırıcıydı. Düşündükleri gibi şeyler yoktu. Biz alın terinin, emeğin, çalışanın, çalıştıranın hakları üzerine çok titiz bir şekilde yetiştirildik. Köy Enstitülerinin olduğu yerlerdeki belediyelerin çoğu CHP’liydi. Ancak hiçbirisi propaganda yapmazdı. Yetiştirilen kişiler sosyal demokrattı. Köy Enstitülerini Komünizm bahanesiyle kapattılar!”
Söylenen bu söz çok çok önemli:
“Komünizm bahanesiyle enstitüleri kapattılar.”
Kulak misafiri olmaya devam edelim:
-Aşiret ağalarının köy enstitüleri üzerinde çok etkisi vardı. Köy enstitülerine gönderilen çocuklar yoksul çocuklardı. Bu çocuklar yetişmiş önemli kişiler olmuş, köylerine dönmüş. Bu aşiret ağaları bu kişileri istemedi. Bu kişilerin başlarına bela olacaklarını düşündüler. Bu çalışmalar köy enstitülerinin kapatılmasını hızlandırdı. Bakın köy enstitüleri kapandığı için Güneydoğu Anadolu’da terörizm patladı. Hâlbuki köy enstitülerinin olduğu köyleri bir araştırırsanız görürsünüz, o köyler kalkınma açısından çok şanslıydı. Savaştan çıkmış bir ülkenin batmaması için vardı köy enstitüleri. Köy enstitüleri olan köylerde göç daha azdı. Karnını doyuramayan köyden göç ederdi. Köyde layıkıyla ekmesini dikmesini biliyorsa vatandaş niye ayrılsın. İşte biz ekmesini dikmesini öğrendik. Köy enstitülerinden mezun olan öğretmenlerin çalıştıkları köylerde kalkınma hızlanmıştı.”
O günlerden gelelim bu güne…
Ülkemizin bu günkü durumuna bakın. Hali içler acısı. Ortalık kaynıyor. İç savaş yaşanıyor. Eline sopa, pala, taş, silah alan meydana çıkmış.
Neden mi?
Okullarda, iş yerlerinde, kamu alanında yıllarca birlikte yaşayan halk, siyasetçiler sayesinde “mezhep” denilen bir ayrımcılığın içine itildi.
Sonuç mu?
Ölenler, yaralananlar, tahrip edilen işyerleri, sokağa çıkma korkusu, kan, gözyaşı…
Görmek istemediğimiz “kardeş kavgası” içindeyiz.
Allah sonumuzu hayretsin…
Her Gününüz güzel olsun.