Genel anlamda bütün dinlerin amacı, insanların dünya ve ahiret saadetini temin etmektir. Özellikle bu husus ilahi (Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık) dinlerin amacıdır. Müslümanlık ise en son ve en mükemmel, kural ve kurumları ile insanlığın iki cihanda mutluluğunu hedefleyen gerçek dindir.
Çünkü; İslam dini, fıtrat dinidir. İnsan tabiatına ve yaşayışına uygun kuralları ihtiva etmektedir. Bir hadisi şerifte, her çocuk İslam fıtratı –yaratılışı- üzere doğar. Onun ebeveyni -ana-babası- içinde doğduğu toplum ne din üzere ise çocuk o din üzere olur. Yani ebeveyni Yahudi ise çocuk Yahudi, Hıristiyan ise çocuk Hıristiyan olur, ana babası ateşperest ise çocuğunu da mecüsi yapar, buyurulmuştur. Demek ki her doğan çocuk Müslüman olarak doğar. Onun sosyal şekillenmesi içinde bulunduğu cemiyete göre biçimlenir.
İslam dini akıl ve mantık dinidir. Kur’an’ın ve R.SAV.in bütün hitapları akla yöneliktir. Aklı selim olmayan büluğa, ergenliğe erişmeyene bir hitap yoktur.
Yine islam dini, kişiyi vusati -gücü- dışında hiçbir işle mükellef –sorumlu- tutmaz. Herkes ilahi emir ve nehile karşısında gücü nisbetinde sorumludur.
İslam dini, ilim dinidir. Her bir fen ve teknolojiyi reddetmez. Yüce Allah’ın iki çeşit ayeti (delili) vardır. Birisi, Kur’an ayetleri, ikincisi de kainat, tabiat kitabı dediğimiz mevcudatın ayetleridir ki, bu konuda Kur’anda tabiat olayları ile ilgili bine yakın ayetler vardır.
Dünyanın yaratılışı ay, güneş, yıldızlar, gezegenler, tabiat, toprak, dağlar, ovalar, ormanlar, kainatta ne görüyorsak hepsi ince bir hesapla yaratılıp insanlığın yararına sunulmuştur. Kainatı ve tabiat olaylarını ibretle incelerse bu hassasiyeti görürüz.
Koyunun ot yiyip süt vermesi, arının çiçeklerden aldığı suyu bal yapması, ağaçların kirlenen havaya oksijen yayması ve binlerce olay Allah’ın varlığının kanıtıdır. İnsanın kendi vücuduna bakması bile yeterlidir. İşte bunlar hep tabiat ayetleridir.
İslam dini, medeniyet dinidir. Fert, aile, toplum ve toplumların her türlü bilgi birikimlerine önem verir. İnsanları toplumlar olarak hak ve hukuk dairesinde yaşatmayı, beşeri sosyal ilişkilerde nezaketi, zarafeti, inceliği ve hassasiyeti dikkate alır. Bütün insanları bir tarağın dişleri gibi eşit sayar. Hiçbir ayrılığı, ayrımcılığı onaylamaz. Onları asla ötelemez. İslam, bütün insanların mal, can ve yaşam hakkını kutsal sayar. İnsan hak ve hürriyetlerini dokunulmaz kabul eder.
Dini, diyaneti, mezhebi, meşrebi, yolu, erkânı ne olursa olsun, herkesin kutsalına dokunulmazlığına önem verir. Maide suresi 32. ayetinde, “Kim haksız yere bir cana kıymışsa, bütün insanları öldürmüş gibidir. Her kim de bir canı ölümden kurtarışsa, bütün insanlığın canını kurtarmış olur” fermanı ile insanlığın can emniyetine verdiği önemi anlatır.
İslam dini sulh, selamet, birlik ve özellikle yardımlaşma dinidir. Bir hadiste, ‘bir beldenin zenginleri zekatlarını tam olarak verselerdi, o beldede fakir kalmazdı’ buyurulur ve dahası vardır. Müminler, hatta insanlık bir vücut gibidir. Vücuttaki bir arızanın ızdırabı bütün vücudu hasta yapar. İnsanlık da böyledir. O hastalığı tedavi etmek bütün insanlığın özellikle de Müslümanların görevidir.
Yetimler, öksüzler, kimsesizler , yoksullar, zayıf ve güçsüzler, hepsi koruma altındadır.
İslam dini güzel ahlak dinidir. R.SAV, ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim, buyurur. Ulu Allah da cc. “Ey Muhammed, sen en güzel ahlak üzeresin” buyurur.
İslam dini daima ilerlemeyi, yücelmeyi, çalışmayı kesin emreder. Tembelliği, miskinliği reddeder. İki günü birbirine eşit olan ziyandadır buyururken, devamlı ilerlemeyi yeğler. Dilenciliği yasaklar ve “veren el, alan elden daha hayırlıdır” derken, vermek varlıkla olur, varlık ise çalışmakla. İslam dini hak, hakikat, adalet, hürriyet, musavat, eşitlik, istiklal ve cumhuriyet idaresini benimsemiştir.
Demokratik hak ve hürriyetlere saygılıdır, herkesin günahı kendinedir prensibini onaylar. Ancak kötülüklerin topluma yayılmasını önlemek ve toplumsal huzuru korumak için ahlak dışı işleri men eder ve önlemlerini alır. Bunlar sadece yüce İslam dininin insanlığa sunduğu güzelliklerden biridir. Diğer dinlerde bu özelliklerin çoğu yoktur.
İslam dini böylesine binlerce güzelliği bize meccanen sunduğu halde bu hayati kuralları hakkıyla hayatımızda tatbik edemediğimizden, hem kendimizi, hem kutsal dinimizi dünyanın gözünden düşürüyor. Kendi hatalarımızın yüce dinimizin eksikliği gibi algılanmasına sebep oluyoruz. İşte bu bizim en büyük vebalimizdir.
İslam dini asla terörü içermez, reddeder.
Bir papazın şu sözleri ne acıdır:
İslam dinini inceledim. Kainatın dini budur dedim. Sosyal adaleti ancak İslam sağlar dedim. Çünkü “komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” diyen din gerçek dindir.
R.SAV. kendisi üç gündür açken, kendisine getirilen pişmiş bir oğlak kellesini yemeyip aç kimse bunu yesin diye sahabisine vermiş. 17 kapı çalınmış, Medine’de hiç kimse bu kelleyi almamış. Oğlak kellesi R.SAV.e geri getirilmiş. Vallahi 3 gündür sudan başka ağzıma bir şey koymadım. Bu kelle benim nasibimdir diyerek kelleyi almıştır.
Bu hareketi ancak bir peygamber yapar. Bunu ancak gerçek bir din emreder. Hz. Muhammed, gerçek peygamberdir. Ne yazık ki Müslümanlar dinleri gibi yaşamıyorlar Yaşadıkları din dışı ahlak, İslam dinine malediliyor. Hem dinlerine, hem de kendilerine yazık ediyorlar, diyor ve şunu ekliyor.
Kur’ana ve Hz. Peygambere bakıyorum, neden Müslüman değilim diyorum. Müslümanların (istisnası hariç) yaşantısına bakıyorum, iyi ki Hıristiyanım diyerek teselli oluyorum. Ama benim bu düşüncem gerçeği değiştirmez. İslam gerçek dindir.
İslam dini fıtrat dinidir. Beşeriyetin aradığı dindir.