Çorum’un eski Belediye Başkanı Prof.Dr. Arif Ersoy, O’nu kaybettiğimiz günün akşamı arıyor.
Başsağlığı dileğini ifade ettikten sonra, “Şehadet ederim ki, O iyi bir insandı” diyor. O anda da cümle boğazına düğümleniyor, konuşmasını sürdüremiyor.
“İyi insan”dan başka nasıl tanımlanabilir ki Mustafa…
Cenaze törenine koşup gelen, arayan, mesaj atan, ziyaret eden… Acı duyan, samimiyetle acımıza ortak olan…
Binlerle ifade edilebilecek bir sevgi zinciri…
O “iyi insan” için hep…
Duygularını dışa vurmayıp içine atan, hep gülümseyen, hep saygılı, hep efendi, “zulmü kendine” tiplerden…
Mustafa’nın çok sevdiği Nazım’ın deyişiyle “Hava kurşun gibi ağır”…
Ne yazabilirim ki bu zifiri karanlıkta…
Kardeş acısından daha ötesi çünkü bu.
İçimden çıkası değil bu acı, ama biliyorum ki, zaman hafifletici bir etken.
Üstelik, acılar paylaşıldıkça azalıyor, sevgiler paylaşıldıkça artıyor…
Sevgileriyle kucaklayıp, acımı paylaşarak azaltan herkese şükranlarımı sunuyorum.
*
Henüz yazacak halde değilim, ama iki güzel insanı -sıcağı sıcağına- anlatmak için geçtim bilgisayarın başına.
Mustafa’nın eski eşi Melek (Aydoğdu) Berlin’e yerleşti, çocukları Ozan ve Umut’la…
İkinci eşi Aynur (Özenç) ile evlilik öncesi bir görüşmelerinde demiş ki Melek: “Biz yürütemedik, ama Mustafa çok iyi insandır.”
Zaten, Melek ile Mustafa, ayrıldıktan sonra -örneğine az rastlanır biçimde- çok iyi birer dost, arkadaş olmuşlardı.
Nitekim, O’nu kaybedişimizin ardından, sosyal medyada şu mesajı paylaşıyor Melek:
“Sevgili Mustafa, çocuklarımın babası, 12 yıllık hayat arkadaşım, 10 yıllık dostum!
Kötü bir sürpriz aramızdan ayrılman.
Sen hayatı burada noktalıyorsun, ama sana söylemek istediğim o kadar çok şey vardı ki…
Gelinlerini görecektin, dede olacaktın…
Ben şimdi oğullarımızı kime çekiştireceğim?
Başarılarını kime müjdeleyeceğim?
Dertlerimi kiminle paylaşacağım?
Yollarımızı ayırmıştık, ama dostluğumuz çok daha güçlenerek sürmüştü. Hep birbirimizi düşünmeye, destek olmaya devam etmiştik.
Şimdi bırakıp gidiyorsun, oldu mu ya?
Güle güle git. Işıklar içinde ol.
Sende hakkım varsa helal olsun.
Ne mutlu sana ki, geride iki güzel evlât, seni gerçekten seven bir dost, sana ömrünü adayan bir eş ve harika bir aile bıraktın.
Asıl sorun bizlerde; yokluğuna nasıl alışacağız?
*
Melek Aydoğdu’nun, Aynur Özenç Yolyapar’a mesajı:
Mustafa’yı kaybettiğimiz saatte Ozan kamerayla çekim yapıyormuş. Bir anda göğsü sıkışmış, bir kenara oturup geçmesini beklemiş.
Bana geldiğinde Mustafa’yı kaybettiğimizi öğrenmiştim, ama ona saatlerce söyleyemedim.
Ozan, babasına çok benziyor çünkü.
Allahım sonunu benzetmesin. Kaderi babası gibi olmasın.
*
Aynur Özenç Yolyapar:
Melekciğim, Mustafa’nın oğulları benim de oğullarım. İki anne olarak onları yalnız bırakmayacağız. Sana söz veriyorum.
*
Melek Aydoğdu:
Bundan hiç şüphem yok. Sen bizlere Allahımın en büyük armağanısın, çünkü Mustafa’yı mutlu ettin, bu kadar güzel baktın. Her zaman başımızın tacısın. Çocuklarım da seni benden ayrı tutmuyorlar.
Canımsın. Bu büyük acı bizi çok daha fazla yakınlaştırıyor. Seni seviyorum.
*
Bu diyaloğu gözlerim yaşararak izledim.
İşte sevgiyle yoğrulmuş, eli öpülesi “insan” iki kadın.
Mustafa’nın kadınları…
Eklenecek tek bir kelime var mı?
*
Allah eşin-dostun yokluğunu vermesin.
Biraz sakinleşince yine dönebilirim bu konuya, ama fedakâr din görevlisi dostlarımı hemen burada zikretmek istiyorum.
Fikrettin Çıplak, Hasan Kestek ve Hasan Şener hocalarıma şükran borçluyum.
Recep Camcı hocam, cenazeye katıldığı gibi ertesi gün telefon etti, her gün Yasin okuduğunu söyledi. Bir de yazılı mesajı var Recep Hocamın, onu da buraya alıyorum:
Değerli dostum Sayın Mehmet Yolyapar,
Değerli kardeşiniz Mustafa Bey’in vefatından dolayı üzgünüz. Fakat İlâhi Takdir’in önüne geçmek mümkün değil. Başta Zat-ı Âlîniz olmak üzere bütün Yolyapar Ailesine taziyetlerimi bildiriyor, merhuma Tanrı’dan rahmet, sizlere ve sevdiklerinize sabr-ı cemil duâ ediyorum.
*
Rind, biliyorsunuz “gönül adamı” anlamına geliyor.
Yahya Kemal de, “Rindlerin Ölümü” şiirinin bir bölümünde şöyle diyor:
Ölüm âsûde bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter,
Ve serin selviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.
Bu dizeler de “Rindlerin Akşamı”ndan:
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece.
*
Ne diyordu Nazım Hikmet de, “Karlı Kayın Ormanı”nda:
Ne ölümden korkmak ayıp
Ne de düşünmek ölümü.
*
Ayıp değildi, ama O yine de gülerek gitti ölüme…Korkmadı…
Korkmazdı ki…
*

Mustafa, Mustafam,
Nur içinde yat. Mekânın cennet olsun canım kardeşim.
Mehmet YOLYAPAR
 

Mustafa Yolyapar, ilk eşi Melek Aydoğdu ile (üstte ve altta)…



ÇORUM HABER’in Genel Yayın Yönetmeni olarak, çalışma arkadaşları Erkan Bayatlı, Tugay Afat,Taner Şimşek ve Volkan Sınayuç’la…


Mustafa Yolyapar (sağda), haber peşinde...


Mustafa Yolyapar’ın albümünden...



Hayata veda edişinden bir ay önce yeğeni Demet’in düğününde, eşi Aynur’la el ele, aile tablosunda...


Bu da bir hafta önce, Kurban Bayramı’nın 1. günü ağabeyi Yaşar Yolyapar’ın evinde...


Mustafa Yolyapar, oğulları Ozan ve Umut’la…Ve oğulları, önceki gün kabrinin başında...



Aynur ile Mustafa’nın mutlu bir evlilikleri vardı.
Ve kendilerine “Yüzyılın en iyi ikilisi” diyorlardı.


(Soldan sağa) İsmail, Mehmet, Yaşar, Recep ve Mustafa Yolyapar kardeşler,
23 Kasım 2010 tarihinde anneleri Suade Yolyapar’ı kaybettikten sonra objektife bu pozu vermişlerdi.


Aynur-Mustafa Yolyapar çifti, 4 Temmuz 2008’deki düğünleri sırasında ÇORUM HABER’den arkadaşlarıyla...


2012’nin 17 Eylül’ü, ÇORUM HABER’in kuruluş yıldönümü…Mustafa Yolyapar, mesai arkadaşlarıyla..