Eğitim Sen Çorum Şubesi, genel merkez binalarına yapılan polis baskınına ilişkin açıklama yaptı. Sendika misafirhanesinde kalan yaralıların AFAD’ın verdiği kimlikle devlet hastanelerinde tedavi gördüğüne dikkat çeken Eğitim Sen yöneticileri, polis baskınının savaş yangınını körüklemeye yönelik olduğu ifade ettiler. Açıklamada, hukuksuz faaliyetlerin sendikalarda değil, MİT tırlarında aranması gerektiğini belirtildi.
Sendika genel merkezinden gözaltına alınan 12’kişiden 11 kişinin serbest bırakıldığının belirtildiği açıklamada, bir kişinin de başka bir dava nedeniyle tutuklandığı ifade edildi. Açıklamada, “Birçok basın yayın organında yer alan ve sahte kimlikli kişileri misafirhanemizde saklayıp, tedavi ettiğimiz yönündeki haberlerin altına imza atanlar ve bu haberleri dolaşıma sokanlar, bir kez daha yalanlarıyla baş başa kaldılar. Misafirhanemizde gözaltına alınanlar AFAD’ın verdiği kimlik kartlarıyla devlet hastanelerinde tedavi görüyordu” denildi.
Eğitim-Sen’in açıklamasında şu görüşlere yer verildi:
“25 Temmuz Cumartesi günü mesnetsiz iddialar üzerine sendikamıza yapılan polis baskınının hukuksuzluğu mahkeme kararıyla da gözler önüne serildi! Sendikamız Genel Merkezi’nden gözaltına alınan 12 kişiden 11’i Cumartesi günü çıkarıldıkları mahkeme tarafından serbest bırakıldı.
Birçok basın yayın organında yer alan ve "sahte kimlikli" kişileri misafirhanemizde "saklayıp", "tedavi ettiğimiz" yönündeki haberlerin altına imza atanlar ve bu haberleri dolaşıma sokanlar, bir kez daha yalanlarıyla baş başa kaldılar.
Sendikamıza yönelik polis baskını küçük akılların oldukça basit senaryoları üzerine kurulmuştur. Yaralıların misafirhanemizde gizlice tedavi edildiği gibi gülünç bir iddiayı beslemek için SES Ankara Şubesi Kadın Sekreteri Rona Temelli de evinden gözaltına alınmıştır.
Hâlbuki gerçek şudur. Misafirhanemizde kalanlar AFAD’ın verdiği kimlikle, devlet ve üniversite hastanelerinde tedavi görmektedir. Aldığımız nefesi dahi takip eden, sağlık hizmetini fişleme düzeyinde kayıt altına alan bir devlet aklı, elbette ki bu kişilerin şeceresini, nerede tedavi edildiklerini çok iyi bilmektedir. Dolayısıyla hükümetin asıl amacının Suruç katliamındaki sorumluluğunu örtmek ve yarattıkları savaş yangınını körüklemek olduğu bilinmelidir.
Ayrıca belirtmek isteriz ki bugüne kadar Suriye’den Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmış tüm insanların, mazlumların yanında da sendikamız gerekli dayanışma ilişkisini kurmuş, mülteci kamplarını ziyaret etmiş, çeşitli yardımlarda bulunmuş ve rehber öğretmenlerimiz aracılığıyla travma yaşayan çocuklara yardımcı olmayı eğitimci kimliğimizden önce bir insanlık görevi olarak görmüşüzdür. IŞİD canilerinin Kürtlere, Türkmenlere, Ezidilere, Alevilere, Ermenilere yönelik tüm katliam girişimlerine ve Ortadoğu’daki emperyalist müdahalelere karşı demokratik ve barışçıl tepkimizi kamuoyuyla paylaşmaktan bir an olsun geri durmamışızdır.
Altını çizerek bir kez daha belirtmek isteriz ki sendikamızın kapıları dil, din, ırk, cinsiyet gözetmeksizin tüm mazlumlara açıktır! Sendikamızın meşru olmayan, hukuksuz herhangi bir faaliyeti olmamıştır, olmayacaktır. Meşru olmayan ve hukuksuz faaliyet arayanlara önerimiz, MİT tırlarına, kaçak saraya, örtülü ödeneklere, savaş politikalarının karar vericilerine bakmalarıdır.

“POLİS OPERASYONUYLA FARKLI
KESİMLERE MESAJ VERİLMEK İSTENDİ”

Polis baskınının ve sonrasında birçok basın organındaki haberlerde kullanılan kasıtlı dilin tek amacı, Suruç katliamı sonrasında AKP’nin başlattığı savaş atmosferini beslemek ve sendikamızı kriminalize etmektir.
7 Haziran yenilgisinden savaş politikalarıyla çıkacağını düşünenler, İç Güvenlik Yasası’nın sunduğu imkânlar üzerinden tüm emek ve demokrasi güçlerini baskı altına almaya ve susturmaya çalışmaktadır.
Unutulmamalıdır ki dikta rejimleri, yarattığı baskı ve şiddetten güç alarak varlıklarını sürdürebilir. Gece yarısı yapılan bir telefon ihbarına dayanarak, arama kararı olmadan, hukuksuzca Genel Merkezimize adeta çıkarma yapılması bunun en açık kanıtıdır!
AKP’nin erken seçimde alacağı her oyun hesabını insanların canları üzerinden yaptığı bir dönemde, emek ve demokrasi güçlerine düşen sorumluluk giderek artmaktadır. Bizler biliyoruz ki insanların dilleri, inançları, renkleri farklı da olsa akan gözyaşlarının acı tadı aynıdır! Bu bilinçle, savaş politikalarının en ağır yükünü her zaman emekçilerin omuzlarına bırakanların yalanlarıyla da baş edeceğimiz, önlerinde de diz çökmeyeceğimiz herkes tarafından iyi bilinmelidir. Hala bu gerçeği anlamayanlar varsa, sendikamıza üye olmanın gururunu taşıyan her bir üyemizin gözlerinin içine bakmaları yeterli olacaktır.”
(Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim