Ortadoğu’da yaşanan vahşet ve acı nedeniyle İslam’ın Avrupa’da artık “islamofobi” haline dönüştüğünü kaydeden Eliaçık, “Bulunduğumuz her ortamda İslam’ın bir barış dini olduğunu dilimiz döndüğünce anlatıyoruz. Ancak silahların konuştuğu yerde söz fazla etkili olmuyor. Bütün bunlara rağmen İslam’ın barış dini olduğunu anlatmaya devam edeceğiz. Başka çaremiz yok” dedi.
Şiddetin, kan dökmenin ve savaşların aslında bütün dünyanın meselesi olduğunu belirten Eliaçık, 2. Dünya Savaşı’nın İslam dünyasında çıkmadığını anımsatarak, “Savaş bir insanlık sorunudur. Dinler ise bu insanlık sorununu çözmek için geldiler. Bütün peygamberlerin amacı barış ve adalet mesajı vermektir. Buna rağmen egemenler ise yeryüzünde kendi düzenlerini kurmak için dini kullandı. Din egemenlerin elinde bir silah olarak kullanıldığı günden buyana da her zaman kan ve gözyaşıyla anılır hale geldi” şeklinde konuştu.
Eliaçık, “Bir tek Allah tektir, geri kalan her şey çoktur” diyerek, savaş isteyenlerin, din adına zulmedenlerin ise ‘Allah tekse yorum da tektir, teşkilat da tektir, her şey tektir’ dediğini ve sorunun da buradan başladığını kaydetti.
Allah’ın çokluğu sevdiğini ifade eden Eliaçık, “Sen bu çokluğu tek tipleştirmek istediğinde otoriterizme, saldırganlığa, ötekini tanımamaya ve nihayetinde savaşa ve ölüme yol açarsın. İnsanlar farklı farklıysa zihinler de akıl da farklı olacaktır. Önemli olan farklılıklar içerisinde ahengi sağlayıp barış ve eşitlik içerisinde yaşayabilmeleridir” dedi.
Eliaçık, konuşmasının devamında şunları dile getirdi:
“Allah peygambere ‘biz seni insanlara bekçi yapmadık’ dedi. Günümüzde ise din bekçiliği hastalığı var. Kimse din adına bekçilik yapamaz, Kur’an bunu yasaklamıştır. ‘Satır sallayarak, kılıçla Müslüman edecek değilsin, insanların inançlarına karışma’ der. Yine Kur’an-ı Kerim’de ‘Biz seni onlar üzerinde vekil yapmadık’ diyor. Peygamber, insanlar üzerinde bir vekil değildir. İnsanlar kendi akıllarıyla düşünecektir. Bu manada Kur’an tam bir demokrasi ve özgürlük demektir. Müslümanlar din bekçiliği, din adına kılıç sallayan ve insanların vekilliğini yapmaktan vazgeçerlerse barış içerisinde yaşarlar. Tam tersi olursa bu kafadan şiddet çıkar.
Kur’an’da Allah’a ve peygamberine inanmamanın, alay etmenin cezası yoktur. ‘Alay edildiğinde söz değişine kadar oradan ayrılın’ deniliyor. Namaz kılmamanın, başı açık olmanın, oruç tutmamanın da bir cezası yoktur. Ancak İslam’da şu dört durumda ceza vardır; öldürmek, çalmak, iftira atmak ve zina etmek. Tüm bunlar modern hukukta da ceza sebebidir. İnanmak ve inanmamak, dine girmek ve çıkmak tamamen serbest bırakılmıştır.
Türkiye’de ise tam anlamıyla barışın sağlanması için şu 5 konu üzerinde muhakkak fikir birliğine varmak gerekiyor. Bunlardan ilki Müslümanlar ve Müslümanlar olmayanlar eşit olmalıdır. İkincisi ise Aleviler ve Sünniler eşit olmalıdır. Sünnilik İslam’ın aklıysa Alevilik de ruhudur. Üçüncüsü ise Türkler ve Kürtler arasında eşitliktir. Burada da iki halk birbirine empati yapmalıdır. Dördüncüsü kadın-erkek eşitliğidir. Beşincisi ve şu ana kadar en zor olanı ise zenginle yoksulun eşit hale gelmesidir. Bu beş eşitlik sağlandığı sürece Türkiye’de barıştan, eşitlikten ve adaletten söz edebiliriz.”

“SALTANAT, İSLAMİ BİR YÖNETİM BİÇİMİ DEĞİL”
İslam dünyasında demokrasinin batılıların sembolü sayıldığı için bir küfür olarak göründüğünü ifade eden İhsan Eliaçık, “Ama nedense saltanat denildiği zaman kimse rahatsız olmaz. Hâlbuki saltanat da Muaviye tarafından Bizans’tan örnek alınarak İslam dünyasına sokulmuştur” dedi.
İslam’ın demokratik yorumunun Bizans’tan saltanat, harem hayatı ve saray hayatı ithal edilerek boğulduğunu kaydeden Eliaçık, konuşmasının devamında şu görüşleri dile getirdi:
“Saltanat, İslâm’ın siyasi reformlarının gelişmesine engel olduğu gibi iç ve dış şiddetin meşrulaştırıcısı da oldu.
Saltanat, İslâmi bir yönetim biçimi olmadığı gibi İslâm’a aykırıdır da. Birincisi İslâm’daki rıza ilkesine aykırıdır. Rızasını almadığın bir kadınla evlenemezsin, bir esnaftan rızası dışında mal alamazsın, rızasını almadan kimseyle anlaşma yapamazsın, yönetemezsin. Ancak İslâm’ın aksine saltanatta rıza yoktur ve ontolojik olarak da olmasına imkân yoktur. İkincisi, evlat katli İslam hukukunda çok büyük bir suçtur. İslam hukuku işletilse, evlat katleden padişahların yargılanmaları gerekir. Üçüncüsü, İslâm’da cariye hayatı kesinlikle yoktur. Dördüncüsü, devşirme sistemi, yani çocukları ailelerinin elinden alıp ismini dinini değiştirmek İslâm’a aykırıdır. Saltanatın olduğu yerde asıl olan din değil saltanattır.”
(Taner ŞİMŞEK)
Editör: TE Bilisim