Ulusal düzeyde anlamlı bir gün. Çorum’un konumu ise daha da farklı. Zira Çorum, insanlık tarihinin ilk yazılı barış antlaşması Kadeş’in taraflarından biri olan Hititler’in başkenti. ÇORUM HABER de, bu özelliğinden dolayı Çorum’un, öteden beri dünyada “Barış Kenti” unvanını her yerden daha fazla hak ettiğini savunuyor; “Çorum’u barış, özgürlük, kültür ve sanat kenti haline getirelim” diye çağrı yapıyor.
Suruç’ta yaşanan vahşi katliam, iç barışın, birlik-beraberlik ve kardeşliğin sürdürülebilmesi, güçlendirilebilmesi, kalıcı kılınabilmesi açısından hassasiyeti ve sorumluluğu doruk noktaya çıkarmış durumda. Ülkeyi yöneten iktidardan diğer siyasi partilere, yerel yönetimlerden bürokratik kademelere, sivil toplum kuruluşlarından iş dünyasına ve sokaktaki vatandaşa kadar herkesi kapsayan bir büyük ve tarihi “sorumluluk”…Zira, sağduyunun kaybedilmesi halinde karşımıza çıkacak risk, milletin ve devletin beka sorununa dayanacak kadar büyük.
Dış politikada yapılan vahim hatalar, içeride etnik ve mezhepsel sıkıntıları artıran akıl almaz çelişkiler, 7 Haziran’da halkın “uzlaşma kültürü”nü işaret edişini bile görmezden gelerek “tek adam” yönetimi için zorlamalar açık-seçik ortada. FED’in muhtemelen Eylül’de faiz artırımı kararı ile kaçınılmaz görünen ekonomik tsunaminin ayak seslerini ise duymayan yok. İhtirasları akıllarının önüne geçmiş olanlar, ülkenin uçurumun kıyısına geldiğini göremeyebilirler, ama büyük çoğunluk, bu büyük tehlikeyi farketmeyecek kadar sağduyusunu kaybetmiş değil.
Engelleme taktikleri aşılabilir, güçlü bir koalisyon kurularak demokrasiye işlerlik kazandırılabilirse, Türkiye’nin öncelikle uluslararası alandaki yalnızlığından kurtulabileceği, komşularıyla barışıp Ortadoğu’da daha sağlıklı ilişkiler geliştirebileceği, zaten ileri boyutlara ulaşmış ekonomik darboğazın yıkıma dönüşmesi olasılığına karşı da ulusal bir direnç kazanılabileceği hesap ediliyor. Yine iç barış adına da, olumlu bir psikolojik ortamın oluşabileceği varsayılıyor. Yani, 92 yıl önce dünya tarafından “tanınan” Türkiye Cumhuriyeti’nin, kişisel ve partisel ihtiraslar gemlenebildiği takdirde, yoluna daha da güçlenerek devam edebileceği görülüyor.
“Barış Kenti” unvanına lâyık Çorum’un ise, bu süreçte çok daha bilinçli ve sağduyulu olma zorunluluğu var. Sünnisi Alevisi, Türkü, Kürdü, Çerkezi, herkes, ama herkes birbirini anlamak ve “barış içinde birlikte yaşamaya mecbur olduğunu” idrak etmek zorunda. Farklılıklarımızın zenginliğimiz olduğunu, sevgiye dayalı halk kültürü birikimimizin Hoca Ahmet Yesevi’lerin, Mevlâna’ların, Hacı Bektaş Veli’lerin engin hoşgörüsünden, insanlık mayasından geldiğini hepimiz yeniden hatırlamalıyız. Kibir, bencillik, dayatmacılık, ötekileştirme son bulsun artık bu topraklarda! Barış ve insanlık galip gelsin!

Editör: TE Bilisim