Tarihçi olduğum için Divan edebiyatını çok severim. Divan edebiyatı bütün klasik sanat geleneklerinde olduğu gibi ruhu, zevki ve idrâki besleyen bir hazinedir.
Divan edebiyatı, klasik divan şiiriyle yücelerek bugünlere gelmiştir.
Sivri dili yüzünden hicvi (yergi, taşlama) yasaklanan Nef’i, zenci Bayram Paşa bir mektup imzalarken mürekkep beyaz kağıda damlayınca,” Paşam, teriniz damladı” dediği için öldürülmüştür. Hicvi yüzünden öldürülen Nef’i, bugün o muhteşem hicivleriyle anılmakta ve gönüllerde yaşatılmaktadır.
Derdim nice bin sinede pinhân iderim ben,/ Bir âh ile bu âlemi virân iderim ben,
Âh ile komam dilleri zülfünde huzura, / Cem’iyyet-i ağyarı perişan iderim ben…
Pinhan= Saklamak, Dil= gönül, Zülüf= Saç, Cem’iyyeti ağyar = Bütün âlem, rakipler..
Hâyâli de tekâmülden uzak cehalet bağında yaşayanları şöyle hicvediyor.
Cihân ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler,
O mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler…
Dünyayı süsleyen yine dünyanın içindedir, ama insanlar onu aramasını bilmezler. Tıpkı denizin içinde olup da denizi bilmeyen balıklar gibi…
Ârâ süsleyen demektir. Buna göre ârâyı bilmek, hem süsleyeni (Allah’ı) bilmek, hem de aramasını bilmek anlamlarına gelir.
Tasavvufa göre cihanı süsleyen Allah’tır. Allah bütün kâinatı yaratmış ve yarattıklarında tecelli (görünmek, doğmak) etmiştir. Görünen her şey Allah’ın tezahüründen başka bir şey değildir. Şaire göre insanlar bu hakikati anlamakta yetersiz kalıyorlar. Balıklar denizi bilmezler, halbuki insan şuuru ve idraki olduğu için bu hakikatı kavrayabilmelidir.
Çok da mağrur olma kim meyhane-i ikbalde,
Biz hezârân mest-i mağrurun humarın görmüşüz…(Urfa’lı Nâbi)
(Yüksek mevkilere ulaştım, talihim iyi gidiyor diye mağrur olma. Biz binlerce gurur sarhoşunun sonradan ayıldığını, büyük sıkıntılara düştüğünü görmüşüz.
Bir şulesi var ki şem-i canın / Fânusuna sığmaz asumânın...Şeyh Galip)
Can mumunun öyle bir şulesi var ki, gökyüzünün fânusuna bile sığmaz)
Âheste çek kürekleri mehtap uyanmasın / Bir âlemi hayale dalan âb uyanmasın.
(Yahya Kemal Beyatlı)(2. Satır =Bir hayal âlemine dalan su uykusundan uyanmasın.)
Tekrar mülâki oluruz bezm-i ezelde/ Evvel giden ahbâba selam olsun erenler…
(Yahya Kemal Beyatlı) (Elbette bir gün ezel bezminde (meclisinde) buluşuruz. Bizden önce giden dostlara selam olsun erenler.)
Varalım bir iki gün zikridelüm Mevla’yı / Bize ısmarladılar mı bu yalan dünyayı?
Sultan 2. Murat (Fatih Sultan Mehmet’in babası)
Meşhurdur ki fısk ile olmaz cihan harap / Eyler anı müdâhane-i âliman harap
İzzet Molla. (Herkes bilir ki, cihan kulların günahlarıyla yıkılmaz.
Cihanı, âlimlerin dalkavukluğunun yıkacağını herkes bilir.)
Ben şehid-i bâdeyem dostlar demim yâd eyleyin,
Türbemi meyhane enkâzıyla bünyad eyleyin…(Harput’lu Rıfat Dede)
(Ben içki şehidiyim dostlar, beni unutmayın, beni anın. Türbemi de meyhane enkâzıyla inşa eyleyin)
Çok çalkantılı bir dönem geçiren Galatasaray’ın şampiyonluğu beni şaşırttı.
Bir Galatasaray’lı olarak elbette çok sevindim. Aylar önce ki yazılarımda, Fenerbahçe şampiyon, Beşiktaş ikinci, Galatasaray üçüncü olur diyordum. Demek ki, herkes kendi işini yaparsa er geç başarı geliyormuş.
Geçen Pazar günü oğlum Dr.İbrahim Halil Özata, Dr. Duygu Yılmaz’la evlendi. Nikaha davet ettiğim Cumhuriyet gazetesi yazarı bir arkadaş, “hocam konser yokmuş, beni kandırdın, nikah varmış” diyerek sitem etti. Ya ben, “üstad oğlumun nikahı var diyecekken konseri var” dedim, ya da, hep konsere davet ettiğim arkadaş beni konserle özdeşleştirdiği için yanlış anladı!
27 Mayıs 2015