EBU HANİFE’NİN TAHMİNLERİ AKLA
DAYANDIĞI İÇİN HEP DOĞRU ÇIKTI
Ebu Yusuf (İmam-ı Azam’ın baş öğrencisi, mutlak müçtehit, Hanefi mezhebi kurucularından, 18 sene Bağdat kadılığı yapmış -Abbasi Harun Reşid’in kadısı) “24 sene imamdan okudum, gece gündüz ondan ayrılmadım. Onun kadar akıllı ve olgun bir insan görmedim” demiştir.
İmam-ı Azam’ın oğlu Hammad anlatıyor: Babam Ebu Hanife, en dar, zor, hiddetli, her halükârda aklı ile, bilgisi ile hareket eder. Durum ne olursa olsun, hissi ve fevri hareket etmezdi. Babam Ebu Hanife bir gün İmam-ı Azam mescidinde yalnız elbisesine bürünmüş, murakabe tefekkür halinde idi. O zamana göre ahşap tavandan korkunç bir yılan babamın kucağına düştü. Aniden böyle bir durumla karşılaşan imamın durumunda hiç bir değişiklik olmadı. Tevbe suresi 51. ayeti, sh. 196 okudu. “Kullen yusibena illa ma kefebellahülena hüve. Mevlana ve alellahi felyetevekkeli müminün.” (Bize Allah’ın takdir ettiğinden başkası ulaşmaz. Biz Allah’a inanır, ona tevekkül ederiz. O bizim dostumuzdur) ayetini okudu ve eli ile yılanı tutup attı.
İmam-ı Şafi, 4 büyük imamdan birisidir.
İmam-ı Azam’dan ders almıştır. Şöyle demiştir:
“Hiçbir kadın Ebu Hanife gibi akıllı bir evlat dünyaya getirmemiştir. Önsezisi, feraseti hiçbir zaman onu yanıltmamıştır. Tahminleri akla dayandığı için hep doğru çıkmıştır. Bu bakımdan din ve dünya işlerinde, her hususta kendisi halkın meselelerinin halli için müracaat edilen kişi olmuştur.”
İMAM-I AZAM’DAN AKIL VE FERASET ÖRNEKLERİ
İmam-ı Azam yüksek feraseti sayesinde insanların ileriye dönük istikballerini akıl ve tecrübe yoluyla bilir, yüzlerine söylerdi. Dört bin öğrenciye ders vermiş, bunların hepsi de alim derecesinde yetişmiştir. İçlerinden keskin zekaya, ceht ve gayrete (çalışkanlık) sahip olanlarını seçerdi. Bunların başında Hanefi mezhebinin en büyük (İmam-ı Azam’dan sonra) ikinci imamı Ebu Yusuf’tur. Ebu Yusuf’u ailesi ile birlikte 24 sene büyütmüş, beslemiş, okutmuştur. Ona, Ebu Yusuf’a, her zaman şunu söylerdi: ‘Yusuf, senin dünyaya olan meylin fazladır. Sen dünyaya meyledeceksin’. Gerçekten o zaman dünyanın en kültürlü ve zengin devleti olan Abbasi devletinin güçlü hükümdarı, halifesi Harun Reşid zamanında 18 sene Başkadılık yapmıştır.
Ebu Yusuf’un menakıp kitaplarındaki serüveni ise şudur;
İmam-ı Yusuf küçük yaşta babasını kaybetmiş. Babadan yetim kalmış, dul, yoksul bir kadının oğludur. Anası onu ufak yaşta demirci ustasına çırak vermiş. İmam Yusuf, arasıra ders halkasına katılan bu bebek yaştaki çocuğun zekasını keşfediyor. Onu çıraklıktan alıp ders halkasına katıyor ve özenle iyi bir eğitim yapmasını arzu ediyor. Fakat ekonomik durumları kötü olduğundan annesi Yusuf’u dersten alıp onu haftalıkla çalışmak üzere demirciye veriyor. İmam-ı Yusuf ikilem arasında kalıyor. Büyük İmam Ebu Hanife duruma müdahale edip kesin çözüm buluyor, çocuğu (İmam-ı Yusuf’u) dersten alıyor, yani evine alıyor. İaşe ve ibatesini üstleniyor ve ailesinin geçimini de yükleniyor. Yusuf’un anası buna rağmen ilimden kim karnını doyurmuş bırak çocuğu sanat öğrensin diye koca İmam Ebu Hanife’ye çıkışınca, İmam-ı Azam “Ben ölünceye, Yusuf bir iş ve makam sahibi oluncaya kadar, istediğiniz müddetçe yanımda kalacak ve demircinin verdiği haftalığın da iki mislini ödeyeceğim. Hanım hanım bana bak sen, ilmin ne demek olduğunu bilmiyorsun. Oğlun gün gelecek bu ilim sayesinde saraylarda, altın köşklerde, gümüş tabaklardan yemek yedirecektir. Bırak çocuğu ilim tahsil etsin” diyerek gerçekten ileriyi, feraseti ve kerameti ile nasıl keşfettiğini anlatmak istiyor. Hakikaten kayıtlara göre 24 sene Ebu Yusuf’u İmam-ı Azam ailesi ile birlikte yedirip, içirip, besliyor ve asrın müçtehidi oluyor. “Oğlum sen dünyaya meyledecek, üstün dünya hayatı yaşayacaksın. Hakikatten, şeriattan ayrılma, bu ilminle ümmete hizmet et” diyor.
SÜRECEK