Akıl hastanesi önünde; adamın lastiği patlıyor. Kahramanımız patlak lastikli tekerleği söküyor. Bijon somunları yerde. Stepneyi getirip telaşlı bir şekilde yerine yerleştirirken, ayağı bijon somonlarına takılıyor. Kanalizasyonun menfez ızgarası çok yakın. Bijon somunları ızgaradan aşağı, kanalizasyonu boyluyor.
Adamımız şaşkın şaşkın dönelerken; hastane penceresinden durumu seyreden hasta diyor ki; “Fazla şaşıracak bir durum yok! Diğer üç tekerden birer tane bijon sök! Onlarla yedek lastiği tuttur! Tamirhaneye kadar rahatlıkla gidersin!”
Seçim konuşmalarını dinlerken; bu deli bu gün seçim meydanlarında konuşmacı olsaydı; ne kadar puan alırdı? Ne kadarını bilmem ama beğenilip çok alkış alacağını düşünüyorum.
*
Çözüm önerileri; anlaşılır, kolay uygulanabilir, en önemlisi de çare olabilir olacak.
Daha önce de yazdım. Hem kendime, hem aileme, “politik yazılar yazmayacağım” diye söz verdim ama artık dayanamıyorum…
Biraz bulaşmayınca yaşanan olayların dışında kalıyorsunuz.
Efendim: bendeniz 1983 yılında 12 Eylül ihtilalinden sonra ilk seçim yapılıncaya kadar CHP’ye oy verdi.
Hatta seçim meydanlarında konuşmalar bile yaptım.
Mukayese (karşılaştırma) konuyu sağlıklı anlatmanın yoludur. Ama bir defa yapılmış bir şeyi, devamlı yapılacak şeyle mukayese ederseniz ve de değeri bir milyon olan bir şeyi, her sene en az 50 milyona mal olacak ve artarak sürecek şeylerle mukayese ederseniz; akıl sağlığı ile bağdaşmayan mukayese yapmış olursunuz.
Seçim konuşmaları başladığından beri; Sayın Kılıçdaroğlu bunu yapıyor, “Emekliye para bulamıyorlar ama saraya buluyorlar” diyor.
CHP tarafından emekliye vaat edilen para tutarı, AK Parti hesabına göre 150 milyar, CHP hesabına göre 50 milyar ve her sene artarak devamlılığı olan bir şey. Saray bir defa yapılıp, bir milyara mal olan bir şey. Böyle bir mukayese alakasız olur. İşin garip tarafı; teşkilatı daha geçerli bir mukayese yapmakta kendine yardımcı olamıyor.
Hemen söyleyeyim; ben emekliye verilecek para için verilmesin veya daha az, daha çok verilsin demediğim gibi saray da iyi ki yapıldı veya yapılmamalıydı demiyorum. Ama sit alanına yapıp da Danıştay’la vs. ile ters düşmenin anlamı da yok. Yapacaksan da Ankara’da yer mi yok? Sorun olmayacak yere yap. Veya illa oraya yapmayı gerekli görüyorsan yasal prosedürü tamamladıktan sonra yap.
Anlatımın düzeltilmesinden, insan yerine konulmaktan başka bir arzum yoktur. Bu arzumu bütün partilerin bilmesini isterim.
Buraya kadar geldik. Yazımızı sonlandırmadan; CHP’nin, “ülkenin kaderini değiştirecek”, duyanları meraklandıran, “Merkez Türkiye” projesini de irdeleyelim.
Üç milyon kişinin yaşayacağı, iki milyon 200 bin kişinin istihdam edileceği yeni kent.
Ayrıca çok üstün sanayi-ticari iletişim özellikleri olacak ve 20 senede tamamlanacak.
Hiçbir proje; tasarlananı tam olarak vermez. Urfa tüneli açıldığı zaman; Harran Ovası’ndan bereket fışkıracak diye beklerken, bilinçsiz sulamadan dolayı çoraklaşma oldu, ağlamaya başladık.
40 yıl önce Türkiye Güney Kore’den daha iyi durumda iken, kişi başına geliri iki buçuk katımız. Hayranlıkla izlediğimiz Samsung’ları, Hyundai’leri gibi 10 global markası daha var ve bunlar Amerikalı, Almanyalı şirketlerle rekabet ediyorlar.
Biz seçim arifesinde Bursa’da lokomotif ihracat şirketlerimiz de; birden bire patlayan; Türkiye şartlarına göre iyi durumda olan işçilerin, iş bırakma eyleminden oy alabileceklerini uman muhalefetle karşı karşıyayız.
Önce ülkenin yararı nerede? Bunu öğreneceksin! Sonra bu yarara katkıda bulunan insan nasıl olur? Nasıl yetişir? Bunları bileceksin!
Ondan sonra becerebilirsen şehir- falan kuracaksın. Olabilecek ve bazı ülkelerde faydalanılan KÖYKENT işini çok kolay olduğu halde, yapamadığımızı da UNUTMA!
*
“Hem nalına hem mıhına” söylemine uyan şeyler yazdık.
Unutulmaması gereken iki noktayı belirtip yazımızı sonlandıralım.
• Yarın bütün siyasetçilerin; bazı sorunların çözümü için iş birliği yapmaları gerebilir.
• İktidar-muhalefet demeksizin tüm Türkiye işbirliğine ihtiyaç duyulacak sürece giriyor.
Bu iki tespit Cemil Çiçek’ten.
Türkiye’de 65 yıldır muhalefetler hep iktidarların yanlışlarından memnun oldular, faydalanmaya kalktılar. Bu zihniyet içinde bulunduğu geminin kaptanının yanlışına sevinmeye benzer.
Bu da benden.
En güzel günler sizlerin olsun.