Apartman Robenson’ları kimler?
El - cevap: Ben, komşularım, günümüzün apartman sakinleri…
87 yaşında vefat eden komşumuz, Orhan Bey’i Pazar günü defnettik. 37 sene önce, Yasemin Apartmanına, biz daha taşınmamıştık, onlar dairelerini almışlardı. Komşu olduk ama, Orhan Bey’le konuşmak, görüşmek kısmet olmadı .Torunu Doğa ile benim büyük torun Onur, çok yakın arkadaş. Hatta Doğa’nın, binaların yalıtımıyla ilgili hazırladığı yazıyı yayınlamıştım.
Eşi, diş hekimi Necla Hanım’la az olsa da görüştük.Kızı Prof. Gülay Hanım’ı da daha sık gördük. Ama, rahmetliyle görüşmek kısmet olmadı.
Rahmetlinin, 40 senedir Almanya’da eşiyle birlikte yaşamasının, benim Turhal, Çorum, Elazığ, Tekirdağ gibi dağınık yerlerde işlerimin olmasının, komşu görüşmelerini kısıtlayan etkisi var ama, yine de apartman komşuluğunda, müstakil ev komşuluğunun tadı yok. İşin içine televizyon da girince, insanlar evlerine kapandılar, tat büsbütün bozuldu. Kapıcılar haber vermese, komşunuzun sadece hastalığını değil, öldüğünü bile bilmeyeceksiniz. Onun için apartman sakinlerine APARTMAN ROBENSON’ları diyorum.
Cenazenin defin işleminden sonra, rahmetlinin 7 sene önce bastırdığı, HAVRA SOKAĞI adlı kitabını bizim çocuklara hediye ettiğini yeni fark ettim.Kitabı, daha önce görseydim, kesin görüşme sağlardım. Bazı konularda farklı düşünsek de; kitapta bana ilginç gelen iki bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum.
“1980’de üç kızımdan en küçüğü olan Dr. Nuray, bir gün “Baba seninle aramızda 200 yıl var” demişti. Acaba 2, 3, 4, 6 yaşlarındaki küçük torunlarımla ve 17 yaşındaki büyük torunum ile aramda kaç yıl var?
Hiç trene ve otobüse binmemiş ve Akhisar kasabasından dışarıya çıkmamış, Seydioğlu Mehmet (Büyükbabam) ile benim kızlarım ve torunlarım arasında kaç yıl var?
Büyükbabam ve büyükannem, babamı cami imamı yapmak için gayret sarf etmişler. Bir ara imamlık yapan babam, imamlıktan vazgeçerek öğretmen okulunu bitirmiş ve öğretmen olmuş. Büyükbabam kızmış ve babamı evlatlıktan reddetmiş. Babamın gönderdiği , vesikalık fotoğrafı gavur işi diye parçalamış.”
Şimdi geldik fotoğrafı parçalayan büyükbabadan, iki lisan bilen 4 yaşındaki toruna:
“İkinci torun 1990’da gelen Gül bebek, çok şirin, sarı saçlı, pembe beyaz bir kızdı. Zamanla Türkçe ve Almancayı beraber öğrendi. Büyük kızımın kocası Almanca, ortanca kızımın kocası Türkçe bilmiyorlar. Yazın beraber tatildeyken, annesi kızına “Hadi gel, yatmaya gidelim.” deyince “Olmaz gitmem, bunlar konuşamıyorlar. Ben onlara tercüme ederim” demiş. Mesuliyet duygusu olan bir çocuk.”
Güzel Allah’ım! İnsanlara neler nasip ediyorsun? Nereden nereye? Fotoğrafı gavur işi diye yırtan büyükbabanın torunu olan Orhan Bey, kendi torunu 4 yaşındaki sevimli kızın babası ile eniştesine tercümanlık etmesine tanık oluyor.
En güzel günler sizlerin olsun…